Yine yeniden Tayland, gurbette beş yılı bitirdik. Bu beş yıllı dünyanın en kalabalık iki ülkesinde tamamladık. Bu zamana kadar edindiğimiz en önemli tecrübelerden biri, büyük resmi tatillerde, yaşadığımız ülke dışında program yapmaktır. Böyle zamanlarda ülke içi göç yaşanıyor resmen trafik ve ulaşım yolları felç oluyor, hayat duruyor adeta. Geçen yıl Diwali tatilinde Endonezya ve Singapur’a gitmiştik. Bu yıl 3 yıl önce gittiğimiz ve doyamadığımız Tayland’a yeniden gittik.
Bu sefer araba kiralayıp daha özgür gezmek, keşfetmek istedik. Gitmeden Avis’ten araç rezervasyonunu yaptırdık. Rotamız Ahmedabad-Mumbai- Kuala Lumpur-Phuket’ti. Uçak saatlerimizin arasında 3’er saat vardı. Normal şartlarda yetişmememiz için hiçbir sebep yok ama öyle yavaş hareket ettiler ki sağ olsunlar bütün uçuşlara ucu ucuna yetiştik. Phuket’te havalimanı çıkışı hemen Avis oto kiralamanın standına gidip gerekli belgeleri imzaladıktan sonra servis ile aracı teslim alacağımız havalimanına 5 dakika uzaklıktaki yere gittik. Aracı teslim alırken bize bir araç resmi verip bir görevli ile birlikte aracın hasarlı kısımlarını işaretledik.
Bir taraftan da video çektim ben daha sonra bir sorunla karşılaşmamak için. Havalimanından 7 günlük sınırsız internet paketi de aldık. Telefona takar takmaz 10 dk içinde hat geldi. İnternet rota belirlemek için çok mühim. Biz araç olarak Toyota Fortuner tercih ettik. Bu kadar büyük bir araba kullanmak nasıl olur biraz da merakımızı giderdik. İyi ki tercih etmişiz çok rahat ettik, geniş geniş araç performansından da çok memnun kaldık. Phuket’e gelmeden havanın durumuna göre rota belirlemeye karar vermiştik. Yağış yoksa Khao Lak’a gidip dalış yapmaktı planımız. Hava bizden yana olunca direksiyonu Khao Lak’a çevirdik.
KHAO LAK
Tsunami zamanı yerle bir olmuş Tayland şehirlerinden bir tanesi. Yaşanan tahribattan sonra toparlanmış ama sessiz sakin çok kendi halinde kalmış. Bizim asıl hedefimiz yıllın sadece belli ayları açık olan Similan adalarında dalış yapmak olduğu için en yakın lokasyon olan Khao Lak’ı tercih etmiştik. Khao Lak’a gitmeden önce bazı dalış okullarıyla yazışmıştık, adalara gidişin mümkün olduğunu söylemişlerdi. Konaklama için Ramada Hotel’i tercih ettik.
Eşyaları odaya bırakıp Zülce ve ben plaja koştuk Sevgilim de dalış okullarıyla görüşmeye gitti ona göre bir plan program yapmamız gerekiyordu. Okyanus klasik dalgalarıyla karşıladı bizi. Bu yüzden nefret etmeme rağmen Zülce’yi havuza girdirmek zorunda kaldım. Suyu görünceki heyecanı dünyalara bedel. Daha 2 yaşında olmamasına rağmen büyük bir kolaylıkla havuza girdi çıktı. Cherek’s kolluklar sayesinde tek başına yüzebildi. Hal böyle olunca 2-3 saat havuzda takıldık. Şehirde dalış dışında yapacak bir atraksiyon neredeyse yok o yüzden dalış işi biter bitmez toz olmanın peşindeydik. Popüler dalış lokasyonlarının en büyük sorunu vurdum duymazlık. Sanki müşteriye ihtiyaçları yok gibi davranıyorlar ve bu çok sinir bozucu oluyor. Scuba diving yapanların genel sorunu bu aslında, asla gitmek istediğin noktalara seni götürmez ya da gitmemek için kırk takla atarlar. Neden? Neden yok! Ya oraya bir kişi ile gitmek istemezler ya da açık açık çok uzak deyip üşenirler. Nasıl olsa ben giderim başkası gelir rahatlığı ve manasız bohem takılma havalarından bunlar. Yine böyle bir durumla karşılaşmış Sevgilim, uçuk fiyatlar ve bir bakarız tavırları hal böyle olunca lanet olsun yapacağınız işe deyip vazgeçtik. Onların keyfine bırakacak kadar uzun değildi tatilimiz. Bir de oteli sevmedik, yaşlı amcalar ve yanlarında Thaili kızlar havuzda her yerdelerdi. Kısacası otel ne kadar iyi olsa da o enerjiyi yakalayamadık işte. Ertesi sabah eşyaları toparlayıp Koh Samui’ye gitmeye karar verdik. Yağmur olsa bile Koh Samui’de yapacak bir sürü şey var.
Akşam yemek için şehre indik ama taze balık özlemiyle yanıp tutuşmamıza rağmen gönlümüze göre yemek zorla bulduk hatta tam beklentilerimizi karşılamadı bile. Her yer sessiz sakin sanki birazdan fırtına kopacakmış da onun sakinliği gibiydi. Oyalanmadan otele döndük.
Hemen toparlanıp uyuduk ve sabah erkenden kalkıp rahat rahat kahvaltımızı yapıp yollara düştük. Zülce normal şartlarda 10-11’den önce uyanmazken tatil vakitleri tam bir uyum meleği oluyor. Sabah erkenden kalkıp maksimum fayda sağlamanın peşine düşüyor resmen. Koh Lahk’dan Koh Samui’ye yaklaşık 5 saatlik yolumuz vardı.
Bunun bir kısmı feribotla adaya geçişti. Bizim gibi araç kiralayıp gideceklerin mutlaka feribota rezervasyon yaptırmaları gerekiyor 2 gün önceden yoksa rezervasyonlular yerleştikten sonra yer kalırsa diğer araçları alıyorlardı. Bizim şansımız yaver gitti ve ilk feribota binebildik. İki arkamızdakiler diğer feribotu beklemek zorunda kaldı. Araçları yerleştirip manzaranın keyfini çıkarmak için yukarı çıktık. Tayland’da yollar şahaneydi, her yer yemyeşil, palmiyeler arasında huzur dolu yollar. Yol boyu istasyonlardaki tuvaletlerde tertemizdi ama sabun ve peçete bir Asya klasiği olarak yoktu. 5 saat Zülce’yi nasıl oyaladım? Biraz çizgi film, biraz oyun hamuru, biraz atıştırmalık, biraz kitap okumalı, şarkılı türkülü sonunda yorulup bayılmalı olarak geçti.
KOH SAMUI
Tayland’da sanırım en çok etkilendiğimiz yer olarak anılarımızda kalacak. Muazzam huzurlu, keyifli bir adaydı. Otelimiz Chaweng Beach’ 4km mesafede kendine ait koyu olan Sheraton Hotel’di. Şahane bir 3 gece 4 gün geçirmemizi sağladıkları için otele ayrıca bayıldım.
Rezervasyonumuz oda kahvaltıydı. Akşam yemekleri için Chaweng’e gittik. Her akşam sokak balıkçılarında deniz ürünlerine doyduk. Otel yamaca kurulmuş bu yüzden her yere golf arabaları ile servisleri var, ne zaman isterseniz 2-3 dakika içinde bulunduğumuz yere geldiler. Odaya yerleşir yerleşmez hemen mayoları giyip sahile koştuk. Saatlerce kuma güneşe, suya doyduk.
Öyle ki sahilden ayrılırken hava kararmak üzereydi. Otelin her saat başı Chaweng Beach’e servisi var. Bu servis ücretli gidiş dönüş 14 TL falan oluyordu. İlk akşam araçla gitmektense servisle gidip dönmeye karar verdik. Otel servisi bütün yemekçilerin bir arada olduğu Food Corner’a çok yakın mesafede bırakıyor. Oradan da alıyordu. Her akşam şahane balıklar ve deniz ürünleri yedik. Hepsi bir birinden lezzetliydi. Her akşam Tom yum eksik etmedim sofradan öyle özlemiştim.
İlk akşam yine Chaweng’deki dalış okullarını dolaştık Koh Lakh’dan pek farkları yoktu. Bir tanesi ile tam anlaşacaktık ki Zülce olduğu için ikimizin aynı anda dalması mümkün değil dönüşümlü dalmamız gerekiyor ve bu dönüşüm konusunda da hiç yardımcı olmadılar. Tek dalış yaptırıp iki dalış parası almak konusunda ısrarcı oldular. Öyle olunca tam vazgeçtik ama sonra geri döndük en azından birimiz gitsin, çok beğenirse ertesi gün diğerimiz gideriz diye karar verdik. Oraya kadar boşuna dalış ekipmanlarımızı taşımış olmayalım en azından birisi ıslansın dedik. Akşam Chaweng’de turlayıp Hard Rock’a uğradık son servise yetişip otele döndük.
Ertesi sabah Latif erkenden dalışa gitti. Biz de kahvaltıda ona eşlik edip saat 7 de plajda hazır ve nazır yerimizi aldık. Zülce’nin bu zamana kadar en zevk aldığı tatil oldu resmen. Daha bilinçli daha kontrollüydü. Suya aşık bir çocuk ancak böyle olabilirdi. Çılgınca yüzdü saatlerce, bıkmadan, usanmadan bir tek saniye sıkılmadan yorulmadan bütün tatili plajda hatta suda geçirdi. Güneş kremi olarak La-Roche Posey Kids kullanıyoruz yaklaşık bir yıldır ve bir tek kızarıklık bile olmuyor bunca güneş ışığına rağmen.
Otelde iki havuz vardı bir tanesi üst kısımda klorlu bir havuz diğeri ise plajda klorsuz deniz sulu bir havuzdu. Zülce bir deniz havuzunda bir sahilde akşama kadar haşatı çıkmasına rağmen sudan çıkmadı. Bir ara uyumasını fırsat bilip otelin SPA’sına gidip kendime bir masaj ısmarladım ☺ Zülce için yerde bir yatak ayarladık o mışıl mışıl uyurken ben de masajın keyfini çıkardım.
Otelde ayrıca Kids Club vardı ve başında duran görevli gerçekten çok ilgiliydi. Gelen her çocukla saati uysun uymasın mutlaka bir aktivite yapıyorlardı. Öğleden sonra Zülce’yi götürdüm çok eğlendi. Aradan aylar geçmesine rağmen ora da pipetten yaptıkları kolye bir numaralı aksesuarıdır.
Akşam üzeri Sevgilim dönünce dalış kritiklerini yaptık. Çektiği videoları izledik. Çok memnun kalmamıştı. Yol çok yorucuymuş Zülce’yi nasıl kabul edeceklermiş şaşırdığını söyledi. Ondan beklediğim enerjiyi alamayınca ben gitmekten vazgeçtim. Otelin sahili muhteşemdi ve ben orda olup Zülce’nin o şuursuz heyecanına şahit olmayı tercih ettim. Koh Samui’de bir günümüzü ada turuna ayırdık. İlk önce Secret Garden olarak bilinen adanın tepelerinde bir bahçeye gittik. Burası ormanın ortasında gizli bir bahçedir. Khum Nim tarafından 1976 yılında minik tapınaklar ve eşsiz Budha heykelleri yaparak mistik bir bahçe oluşturmuştur. İlk girdiğinizde kendinizi pigme köyünde gibi hissedebilirsiniz. Atmosfer ve hissettirdikleri hem biraz gerici hem çok keyifliydi. Bu bahçeye giriş ücretli. Girişte minik bir kafe var ve tuvalet. Tayland’da gördüğüm en temiz tuvalet buradaydı. Sabun peçete her şey tam takım ve tertemizdi.
Ada turunda bir diğer durağımız Wat Kahunaram Temple’dı. Bu tapınağı önemli kılan yanı meditasyon sırasında ölen ve lotus pozisyonunda mumyalanan rahibinin tapınağın ortasında sizi karşılıyor olmasıydı. Hayatımda ilk kez bir mumyayı bu kadar yakından gördüm. Tapınağa girişte sırtı açık, mini şortla giriş yasak sadece buraya değil diğer gezdiğimiz tapınakta da kılık kıyafet sınırlaması vardı bu nedenle yanınızda bir şal bulundurmak çok işinize yarıyor. Benim yanımda Zülce’nin müslin örtüsü vardı Şal niyetine ona dolandım. Asya’nın bir çok yerinde sadece kafadan oluşan çeşitli Budha heykelleri vardır, bu tapınakta o heykellerin alınmaması gerektiğini vurguluyordu. Bu kesik başlı Budha anlamına gelir lütfen almayınız diye uyarılar vardı.
Buradaki işimiz bitince deniz kenarında bulunan Big Budha tapınağına gittik. Burasının pek bir atraksiyonu yoktu açıkçası yeni yapılmış, tıpkı Phuket’teki gibi fazlasıyla turistik bir tapınaktı.
Son durağımız adanın hem bohem havasının fazlaca estiği Fisherman’s Village bölgesine gittik. Anladığımız kadarıyla burası Koh Samui’deki asıl gece hayatının kalbiydi. Chaweng Beach bölgesine nazaran daha kaliteli barlar ve mekanlar vardı. Hazır Zülce uyumuşken hemen bir masajcıya attık kendimizi. Şahane manzara ve ortamı ile 1saat ayakları ovdurduk. Biraz etrafta takılıp otele döndük ve doğruca plaja gittik.
Samui’de kaldığımız sürece yemekleri her akşam aynı yerde yedik. Son sabah otelden ayrılmadan Zülce muhteşem sahilin tadını yeniden çıkarsın diye saat 5.30 kalkıp kahvaltımızı yapıp 6.50de sahilde hazırdık. Kim derdi dalış dışında bu saatte denize gireceğiz. O kadar ülke o kadar sahil gördük hiçbiri için kalkmadık ama işte Zülce’nin heyecanını görmek için kalktık.
PHUKET
Koh Samui’den ayrılmadan 2 gün önce feribot için rezervasyonumuzu yapmıştık. Strese girmeden zamanında orda olmak yetti. Akşam üzeri gün batmadan Phuket’e ulaştık. Otelimiz 3 sene önce kaldığımız NAP Hotel’di. Hem hatıraları yad edelim dedik hem de konumunu çok sevdiğimiz için riske girmek istemedik.
Hemen eşyaları bırakıp gün batımına yetişmek için kumsala indik. Yanıma yedek kıyafet ve bez almıştım keşke suda alsaymışım. Patong Beach’te tek bir musluk yoktu. Sahilde satılan sularında şişesi 8 TL idi.
Phuket 3 sene öncesine göre çok değişmişti. Fiyatlar 3 katına fırlamıştı resmen. Müşteri memnuniyeti ise yerle bir olmuş gibiydi. Restoranlarda müşteri memnuniyeti hiç umursanmaz olmuş resmen yemek faslı keyiften çok eziyete dönüştü.
Aynı kalan tek şey Bangla Road’du. Hala çok eğlenceli hala çok samimi ve keyifliydi. Biz Kral’ın ölüm yıldönümünün olduğu hafta ordaydık ülkede 2 haftalık yas vardı. Bu yüzden Bangla’da dansçı kızlar yoktu ama müzik ve geri kalan her şey aynıydı. Gece saat 12 ye kadar yine Bangla’nın mütevazi barlarından birinde oturduk.
Ertesi sabah yine erkenden kalkıp plaja gittik. Son günün keyfini kumlarla dalgalarla çıkarıp dönüşte havuzda takıldık. Bütün bir hafta hava durumu şahaneydi. Havalimanına dönerken ise resmen gök yarıldı. Yağmur kıyamet ☺ Tayland’dan yine çok mutlu ayrıldık. Koh Samui ve muhteşem denizi ise Tayland denildiği zaman ilk aklıma gelecek olan şey olarak anılarıma kazındı. Yeni yollar yeni rotalarda görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder