13 Haziran 2018 Çarşamba

HİNDİSTAN -Jaipur

BİR HİNDİSTAN MASALINDA SON DURAK, JAIPUR Hindistan’da geçirdiğim son aylar Mayıs 12’den sonra memleket maceralarına başlıyoruz. Hal böyle olunca son küçük tatilimizi de hemen değerlendirelim istedik. Hindistan sınırlarında gördüğümüz 10 şehirden sonra 11. Seyahatimizi, Zülce ve benim de bu topraklardaki son seyahatimiz olması sebebi ile nam-ı diğer Pink City(pembe şehir) Jaipur’a yaptık.
Bütün seyahat ve gezi notlarında, Altın Üçgen’in(Agra-Delhi-Jaipur) bir ayağı olarak bilinir. Hindistan’ı ilk kez ziyaret edecek birisi için Jaipur, muazzam güzel ve farklı gelecektir. Lakin Hindistan’da biraz daha fazla zaman geçirip, başka şehirlere fırsat vermiş olanlar daha fazlasına şahitlik ettiği için, Jaipur’u sıradan bulabilirler. Eğer ki fırsatınız varsa Udaipur, Varanasi kesinlikle Jaipur’dan önce görülmesi gereken yerlerdir. Emin olun Hindistan’ın o mistik havasını bu şehirlerde daha çok bulacaksınız.
Jaipur’un Pink City unvanını nasıl aldığı konusu pek nahoş aslen, 1876 yılında Ingiliz Prens Albert, Jaipur’a bir seyahat düzenler, bu seyahat öncesi Mihrace Sawai Ram Singh şehrin topraktan yapılan evlerinin yüzeyini pembeye boyatır, bir çeşit yaranma çabaları. Rehberimiz, Mihrace Sawai’nin bu daveti ve işgüzarlığı ,İngilizleri fazla şımarttığından bahsetti. Kardeşiyle yaşadığı taht sorunu yüzünden, İktidarda kalabilmek için İngilizler’den destek istemiş, onları bile isteye Jaipur’a sokmuş. İngilizler daha Hindistan’a hakim değilken çoktan Jaipur’da varlıklarının temellerini atmışlar. Şehrin pembe kalmasının bir diğer sebebi ise Mihrace’nin gözde eşlerinden birisi, Mihrace’den evlerin renginin değişmemesi için yasa çıkarttırması ısrarları sonucu olmuş.
İnternette, Jaipur’da gezilecek çok yer görünmesine rağmen içine girilebilenler çok sınırlı sayıda, kimine askeriye el koymuş durumda kimisinin içerisine girmek yasaktı. Bu sebeplerden şehri bir günde gezmek mümkün. Biz bu tatil için 3 gün ayırdık, hem zamanımız olduğu hem de koşturmadan sakın gezmek için fırsatımız olsun istedik ama buna rağmen şehir bir günde bitti.
Konaklama için yeniden Sevgilime şükranlarımı sunuyorum, çok başarılı bir karar verdi. Hindistan’daki son seyahatimiz olduğu için başta geleneksel esintiler taşıyan bir otelde kalmak istediğimi söylemiştim fakat fiyatlar arasındaki ciddi farkı görünce vazgeçmiştim. Ama Canım Sevgilim vazgeçmeyip biraz bekleyince şık bir indirim yakalayıp aradaki farkın daha makul seviyelere indiği bir anda ITC Luxury Hotel Jaipur’dan rezervasyonumuzu yapmış. İyi ki yapmış çünkü tatil boyunca başka bir otelde 3 gün nasıl geçerdi diye üzerine konuşup durduk. Agra’da da aynı otelde kalmıştık. Otelin kendi içinde etkinlikleri günü doldurmamız konusunda çok başarılıydı. Zülce, 2 tam günü havuzdan ayrılmadan geçirdi. Akşamları da havuz başındaki geleneksel dans gösterileri pek keyifliydi. Her akşam farklı bir gurup dans etti. Lobide akşamları geleneksel çalgıları ile seranad yapan müzisyen de ortamın havasını ısıtıyordu. Otel konsept olarak zaten sizi alıp bir masalın içine sokuyor.
Ahmedabad –Jaipur arası uçakla 1 saat. Zülce artık 2 yaşını geçtiği için acaba yanımıza kim düşecek stresi olmadan rahatlıkla uçağın kalkmasını bekliyoruz. Koltuk sahibi olmasına rağmen halen kalkışlardan oturmaya alışamadı, kucağımıza gelmek istiyor. Qatar hava yollarında bu çok ciddi sorun oluyor, çünkü hostesler oturması için çok ısrarcı davranıyordu. Kemeri bağlayana kadar başımızdan ayrılmamışlardı. Onlar ısrar ettikçe Zülce daha çok geriliyordu. Yani buna müsaade etse bir dert etmese başka dert bir şey de söyleyemiyor insan ama Hindistan’da kullandığımız havayolu firmaları sorun çıkarmıyor, yeter ki ağlamasın diye sanırım ☺ Zülce, bu seyahatimizde fark ettim ki kulaklarını açmak için sürekli şarkı söylüyor, bazı anlar bağıra çağıra son ses olabiliyor, ağlamasından iyi olduğuna karar verdiğimiz için müdahale etmedik hiç, bir çeşit stres atma yolu da olabilir kendince. Havalimanından çıkışta canım Uber bizi karşıladı. Küçük bir havalimanı olduğu için karmaşa olmadan çağırdığımız aracı hemen bulduk. Hindistan’daki Uber’ler lüks değil. Hangi klasmanda çağırırsanız çağırın sonunda Suzuki’nin ortalama bir modeli size kapılarını açıyor. Hemen otele gidiyoruz. Biz akşam vakti vardığımız için karanlıkta şehirden pek bir şey anlamadım. Otelin kapısında hoş geldin seremonisi ile karşılandık. En sevdiğim ☺ saree giymiş çalışanlar ellerinde tepsilerle kapıda sizi karşılayıp çakranıza bir tutam boya sürüyor. Otele giriş işlemleri biter bitmez odamıza gittik. En sevdiğim kısım bu tertemiz otel odası kucaklaşması ve oda içerisinde nerde ne var keşfi.
Açlık had safhada olduğun için hemen oda servisine bir şeyler ısmarladık. Çocukla seyahat ederken en rahat dönem ilk bir yaş ve emzirme dönemi boyunca geçen süreç bence. Yemek derdi yok. Eskiden sadece valiz hazırlama işleri olurken şimdi ufak tefek beslenmeler hazırlamak gerekiyor. Yollarda, olmadık anlarda eline tutuşturmak o anki ateşini almak için mutlaka bir şeyler olması gerekiyor çantada her daim.
JAIPUR’DA ILK GUN İlk günki programımız tamamen dinlenme üzerine planlanmıştı. Sabah güzel bir kahvaltı ve havuz başında yayılmaca. Hayallerin bir kısmı: Zülce, uyanıp havuzu görene kadarmış meğer, heyecandan kahvaltıyı beklemeye tahammülü yoktu. Hızlıca bir kahvaltı yaptık ve doğruca havuza yol aldık. Kahvaltı konusunda Hindistan, diğer Asya ülkelerine göre daha kötü ama yine de karnımızı doyuracak bir şeyler illa ki buluyoruz hiçbir şey bulamazsak meyve oluyor onunla takılıyoruz.
Havuz başında geçen saatler bizi yorarken Zülce’yi asla etkilemiyor. Asla sudan çıkmak istemiyor. Ne üşüyor ne yoruluyor, biz de çözümü dönüşümlü girmekte bulduk. Bir sevgilim eşlik ediyor kendisine bir ben, o yorulunca çıkıyordu ben giriyordum. Böyle böyle akşam üzerine kadar kaldık.
Zülce artık Benjamin Button’a dönünce de komple çıktık. Öğlen için yine oda servisine bir şeyler sipariş edip akşam dans gösterisine kadar dinlendik. Otelin bir diğer güzel yanı şehrin en ünlü restoranına ev sahiplik ediyor olmasıydı. Öyle ki rezervasyonsuz yer bulmanız imkansız. Biz sabahtan arayıp rezervasyonumuzu yaptırmıştık. O yüzden rahat rahat dansçı kızları izledik. Bu Rajasthan’ın geleneksel dansı oluyor. Kızlar kafalarında 6 adet küp taşıyarak dans ediyorlar bu küplerle denge üzerine de şovları var.
Gösteriden sonra meşhur Peshawri restorana gittik. Enfes leziz yemeklerinin yanı sıra burayı cazip kılan diğer özellik kaşıksız çatalsız yemek yeme deneyimi olsa gerek. İsteyen müşterileri için servis açıyorlar ama gözlemlediğim kadarıyla kimse talep etmiyor herkes on parmak bata çıka yemenin keyfine varıyordu. Garnitür olarak önümüze bir tabak kuru soğan ve adını her seferinde unuttuğum baharatlı tuzlu ekşi çıtır çıtır bir ekmek getirdiler(Papadum öğrendim). Yemekler gerçekten Hindistan’da yediğim en leziz yemeklerdi. Fiyatlarsa Hindistan’a göre uygun sayılmaz ortalama bir porsiyon fiyatı 30usd. Bu kez soğuktan terlemiş kadehlerde değil ellerimizden yağlanmış kadehlerle şarap keyfi yaptık.
2.GÜN Sabah 8’de bir önceki gün sözleştiğimiz gibi rehberimizle lobide buluştuk. Hava sıcak olduğu için ne kadar erken hareket o kadar keyifli gezi demek bu topraklarda. İlk rotamız Jaipur’un simgesi haline gelen Amber Fort (Amber Kalesi)oldu. Seyahatlerimizde mümkün olduğu sürece rehber ile gezmeyi tercih ediyoruz. Çünkü bilerek, görerek gezmek gibisi yok. Kale, şehir merkezinden araba ile yaklaşık 30dk uzaklıktaydı. Zülce kanguruda uyurken nasıl çıkacağımızın tartışmasını yapmaya başladık. Kaleye çıkmanın iki yolu var; Birincisi aşağıda bekleyen filler ile kaleye tırmanmak, ikincisi ise kalenin eteklerine kurulmuş köyün dar sokaklarından araba ile tırmanmak. Biz prensip olarak fil ile yolculuk seçeneğini 4 yıl önceki Tayland gezimizde ilk ve son olarak noktalamıştık. Zülce aklımıza geldikçe acaba bir kez de onun için denemeli miyiz diye çok gidip geldik. Bir daha böyle bir fırsatının olup olmaması fikri aklımızı çeliyordu ama sonuçta kale eteklerine geldiğimizde Zülce hala uyuyordu biz de konuyu noktalayıp arabayla çıkmak istediğimizi rehberimize bildirdik.
Rehber şoförlü araç ile birlikte geliyor, 8 saat için yaklaşık 50usd. Fillerle kaleye çıkmak isterseniz minimum 15dk bekleme süresini göze almanız gerek ki bu durum, gelen turist kafilelerine bağlı olarak bazı zamanlar 1-2 saati bulabiliyormuş. Ayrıca tek yön Fil ücreti 1100 INR, tırmanış sırasında etrafınızı saracak satıcılar için de hazırlıklı olmanız gerekmektedir. Kale girişi muazzam bir atmosfere sahip, geri planda davullarla tutulan ritim, fillerle güneş kapısından(bu kapı ayrıca Mihrace kapısı olarak da geçiyor.) giriş yapan misafirleri karşılıyordu. Fil ile gelenler bir anlık Mihrace oluveriyorlardı diyebiliriz. Diğer kapı ise Ay kapısı, halkın giriş yaptığı kapı. Arabayla gelenler de bu kapıdan giriş yapıyor hiçbir süksesi olmadan.
Kale giriş ücreti tüm Hindistan’da olduğu gibi yabancılara 500rupi. Ama oturma ve çalışma izninde kullanılan PAN numarası sahibi iseniz size de tüm Hintliler gibi 100Rupi. Bunu son seyahatimizde öğrenmesek daha iyiydi ama neyse. Jaipur, doğal taş işleme ve kaynaklara sahip olması ile Hindistan’daki en ünlü şehir. Amber fort, ismini bu özelliğinden almıştır diye düşünürken aslında ismin Tanrı Shiva’dan geldiğini öğrendik. Shiva’nın lokal isimlerinden biri olan Ambikashwara’dan almış.
Kalenin en önemli özelliği Hindu figürler ile İslam figürleri birlikte kullanılması. Bazı noktalarda Ganesh yukarda resmedilirken bazı noktalarda aşağıda Ganesh yukarıda Islam figürleri yer almıştı. En güzeli ise İslami motiflerle dekor edilmiş bir kale kapısında, elinde gül tutan bir Ganesh görmemizdi.
Bu motiflerin bu şekilde görülmesi ise Hindistan tarihindeki en büyük lider olan Babür’ün, torunu Ekber Şah Amber kalesinin Mihracesinin kızı ile evliydi. Mihrace hem Ekber ile iyi ilişkiler kurmak için hem de saltanatta kendi soyunun bulunması için kızını, Ekber’in eşlerinden biri yaptı. Böylece ilk defa 4.hükümdar olan Cihangir ile Babür soyuna Hindu kanı karıştı. Bu sebepten bu kadar İslam ve Hindu motifleri karışımı bir dekora sahip bir kale oluşmuş oldu. Bu motiflerin bu şekilde görülmesi ise Hindistan tarihindeki en büyük lider olan Babür’ün, torunu Ekber Şah Amber kalesinin Mihracesinin kızı ile evliydi. Mihrace hem Ekber ile iyi ilişkiler kurmak için hem de saltanatta kendi soyunun bulunması için kızını, Ekber’in eşlerinden biri yaptı. Böylece ilk defa 4.hükümdar olan Cihangir ile Babür soyuna Hindu kanı karıştı. Bu sebepten bu kadar İslam ve Hindu motifleri karışımı bir dekora sahip bir kale oluşmuş oldu. Eşlerin yaşadığı harem bölümünde, odaların baktığı avlunun ortasında bir çardak vardı. Burası nargile veya alkol almak isteyen eşlerin buluşma noktasıymış. Odalarda tütün ve alkol tüketmek yasakmış. Bir nevi dedikodu noktası aslen. Kim ne yapıyorsa hodri meydan ☺ aleni yapmalıymış.
Kalenin bir diğer bölümü ise camlar ve aynalarla döşenmiş kısmıydı. Kış günleri bu kısım, kalın perdeler ve derilerle kapatılıp kandillerle sıcak bir ortam oluşturulmaya sağlanıyormuş. O an aklımıza bizim Muhteşem Sinan’ımız geldi. Süleymaniye Cami’deki is köşelerini düşündük burada öyle bir sistem var mı diye rehberimize sorduğumuzda, olmadığını mum yerine yağ kullanıldığını, daha az is oluştuğunu söylese de biraz ilerledikten sonra odanın sabahları havalandırılıp oluşan isleri kadınların sürme olarak kullandıklarından bahsetti. Bu aynalı bölümün olduğu kısımda kapısı kilitli tünel girişleri de vardı. Bu tüneller olası bir acil durumda Mihrace ve ailesinin etraftaki diğer kalelere gitmesini sağlayan gizli geçişler olduğunu, tünel yollarının çok karışık olduğu ve o dönemde bile sadece Mihrace ve ailesinden bir kaç kişinin bildiğinden bahsetti. Günümüzde dahi tünellerin doğru geçişleri bilinmiyormuş. Kale çıkışındaki tuvaletler gayet temizdi.
Çıkmadan bir mola verip hazır Zülce’de uyanmışken Filleri güneş kapısında karşılamaya gittik. Zülce’nin şaşkınlığı, fillerin büyüklüğü derken yine bu muhteşem hayvanların hüzünlü gözlerini görmek içimizi burktu. Bu sıcakta günde kaç kare o yolları tırmanıp zoraki bir görevi yerine getirmek zorunda kalıyorlar
Kaleden sonra Hindistan’da halen aktif olarak kullanılan hatta bunun için kurulmuş AVM’lerde kolayca ulaşabileceğiniz özel markaların bile olduğu (FABINDIA ilgilenenler için) Print Block (El basması, kalıp boya) atölyelerinden birini ziyaret ettik. Rajasthan bu konuda bir cennet. El işi olan her şey çok kıymetli. Atölyede bende bir baskı yaptım en fazla 5 renk kullanıla bilen bu işte genelde aileler çalışıyormuş. Babadan oğula geçen bir sanat. Bence yeryüzündeki en güzel saltanat. Biraz ustaları izleyip bir kaç kumaş, yatak örtüsü falan alıp yola devam ettik.
Yolumuz üzerinde birde taş atölyesine uğradık. Jaipur’da en ünlü taş Zümrüt. Eğer taştan anlıyorsanız burada envai çeşit kesilmiş Zümrüt bulabilirsiniz. Bir sonraki durağımız City Palace’a geldiğimizde bilet fiyatları kategorilere göre değiştiğini gördük. City Palace, modern dönemin sarayı, artık dağın tepesinde yaşamamak için ovaya gelmişler ve daha modern mimari ve döşemelerle oluşturulmuş. Buradaki müzelerde saray kıyafetleri ve eşyaları sergileniyor. Eserleri fotoğraflamak yasak. Bizim nazarımızda çok da fotoğraflamaya değer bir şey yok aslında. Bir çok şey Hint kültüründen uzak batı hayranlığı taşıyan eşyalardı. Ama saray bahçesi çok keyifliydi. Kuklacılar, develer ve İngiliz stil atları ile pek hareketliydi.
City Palace’dan sonra hemen karşısındaki Jantar Mahal Açıkhava Gözlem Evi’ni ziyaret ettik. Buradaki eserler ilgi çekici gerçekten dünyanın en büyük açık hava güneş saati ve astrolojik bir çok bilgiye ulaşabileceğimiz bir takım araçlar sergileniyordu. Hava iyice ısınıp bizim de yorgunluğumuz had safhaya ulaştığında hızlıca hareket edip son görmek istediğimiz Hawa Mahal’ gittik.
Hawa Mahal, turistlerin durup yalnızca fotoğraf çektikleri hükümet binası. Jaipur’un simgesi. Öyle ki çocuk kitaplarına (Good Night India) konu olacak kadar meşhurmuş. Biz de fotoğraflarımız çekip bu tatlış pembe binayı dışardan bakıp otelimize döndük. City Palace’ın etrafı tıpkı Mumbai’deki Coloba Pazar gibi minik minik dükkanlardan oluşmuş çarşılarla dolu. Biz Hindistan’da yaşadığımız ve olabilecek her türlü şeye kendi şehrimizde de ulaşabildiğimiz için bu kalabalığa Zülce ile girmedik. Tek üzüldüğümüz nokta yine bir Kobra oynatıcısına denk gelmemiş oluşumuzda. Hindistan’da onca şehir gezip bir türlü karşılamamış oluşumuz gerçekten çok manidar.
Otele döner dönmez soluğu havuzda aldık. Akşam yemek için otel bünyesinde 24 saat açık olan diğer western restoranı denedik. Fena değildi ama ertesi gün için aynı akşam tekrar Peshawri’den rezervasyonumuzu yaptırdık. Akşam yemekten sonra otelin minik çarşısını dolaşıp odamıza geçtik.
3.GÜN Jaipur’da gezip görmeyi planladığımız her yer bittiği için yine tüm günü havuzda geçirdik. Akşam ışıklandırmalarını görmek isterseniz mutlaka gece içinde bir plan yapmalısınız. Biz, Zülce kotasını doldurduğu için gitmedik. 2 yaşla seyahat eskiye nazaran pek kolay olmuyor. Artık istekler ve karşı çıkışlar başladığı için her iki taraf karşılıklı olarak bir ortak yol buluyoruz.
Hindistan, mutlaka ama mutlaka hayatınızın bir döneminde gelip görmeniz gereken bir yer.Dünya bu kadar hızlı değişirken ve insanlık tüm değerleri hızlıca tüketirken planlarınızı Asya’ya çevirin derim naçizane tavsiye olarak. Yeni yollarda görüşmek üzere..