20 Aralık 2016 Salı

MALDİVLER


Nasıl anlatsam, nerden başlasam, kaç kişiydik o zaman, Maldiv maldiiiiivv ☺ diye çok fena abartabilirim hoş görün. 2016’nın son tatili, kelimenin tam anlamıyla yılın damgasıydı bizim için. 6 ay önceden her şeyi ayarlayıp kış iznimizi kullanmak için Türkiye’ye giderken Maldivler’ de bir mola verip yola öyle devam edecektik. Aylar öncesinden gerekli tüm ayarlamaları yaptık ve heyecanla bu güzel tatilin gelmesini bekledik. İyi ki aylar öncesinden ayarladık her şeyi Türkiye’deki döviz artışı yüzünden hatırı sayılır bir fark oldu bir gecenin parasını çıkardık resmen. Bizim her yıl 2 hafta yaz 2 hafta kış olmak üzere toplam 1 ay yıllık iznimiz var ve biz bu izinleri memlekette sevdiklerimizle geçirmek için kullanıyoruz. Bu yıl hem Zülce’nin doğum günü şerefine hem de kendimizi şımartmak için rotamıza 3 gece Maldivler ‘i de ekledik.
Otelimiz Gangehi Island Resort Hoteldi. Otel sahipleri İtalyan, müşterilerin %70’i de haliyle İtalyan’dı. Toplamda 30 odası falan olan minik bir ada üzerine kurulmuş, adanın tamamını 10 dk gezebilirsiniz o kadar butik ☺ Otel ayarlarken nelere dikkat ettik: En başta eşim ve ben dalış sporu ile ilgilendiğimiz için otel bünyesinde bir dalış okulu olmasını daha sonra da su üstü villalarının bütçemize uygun olmasına, tam pansiyon olmasına. Maldivler malumunuz su üstü ve altı zenginlikleri kadar müşterilerinin cüzdanın kabarık olması ile nam salmıştır. İlk olarak oteli ve deniz uçağını ayarladık sonrasında kalan uçak biletlerini hallettik. Ahmedabad-Delhi-Male arası uçuşlar, Male-Otel arasında olan deniz uçağı seferinden daha ucuza geldi resmen. Tatil gelip çattığında önce Ahmedabad- Delhi uçuşunu Airindia gerçekleştirdik sonra Delhi-Male uçuşunu Megamaldive Airways ile yaptık. Kelimenin tam anlamı ile kabus bir yolculuktu.
Megamaldiv kara ekibi Türklere vize uygulanıp uygulanmadığını tam 40dk gibi bir sürede çözebildiler. Ne kadar biz gerekli bilgileri sunsak dahi, personel kendi kaynaklarını bulmak için uğraştı. Bebek arabasını bagaja alırken streç film ile sardırdılar falan bayağı uğraş verdik kısaca. Planlarımız arasında hem Türkiye’ye babalara götürmek için bir şeyler hem de kendimiz için dutyfree’den şarap alıp otelde bir akşam keyif yapmak vardı. Son anda kilo sorunu yüzünden bir şişe şarap aldık iyi ki birden fazla almamışız çünkü Maldivler’de oteller dışında alkol yasakmış. Male’de, çıkışta gümrük kontrol barkodu konmuştu valizimizin birine, çaktırmadan söktük. O valizde gezdiğimiz diğer ülkelerden ve Hindistan’dan aldığım eşyalar vardı. Maldivler dönüşü direk Türkiye yapacağımız içinde haliyle Türkiye eşyalarımızda yanımızdaydı. Çıkışta gümrük etiketli valizler xraylerden tekrar geçiriliyordu biz direk çıktık. Sırt çantamızdaki şarap da bu sayede bizimle birlikte çıktı alandan. Male havalimanı küçücük Adana havalimanı kadar nerdeyse çıkışta bankolar var kalacağınız otelin anlaşmalı olduğu deniz uçağı firmaları burada, bankoya geçip, bize bilgisi verilen kişiyi bulduk. Bizim deniz uçağımızın son seferi 15.00’daydı. Eğer bu sefere yetişemezsen alanda bulunan otellerde konaklıyorsun ama otelde parasını ödediğin halde bir gün kaybetmiş oluyorsun. Bizim Delhi Male uçağımızın rötar bilgisi bir hafta önce gelince düşünüp taşınıp bir gece erken gidip hem risk almamak hemde otelin karadaki odalarında kalmaya karar verdik, böylece iki oda farkını da rahatlıkla görmüş oluruz dedik. Bir gün öne çekince uçuşu rahat rahat deniz uçağına yetiştik.
Deniz uçakları ile ilgili çok önemli bir durum var, kişi başı kilo sınırınız 20kg yazıyor her yerde 5 kg’de el bagajı hakkınız var. Ama buna ek olarak bebek arabasının ve kişisel el çantalarınızın da bu 20 kg ye dahil olduğundan hiç bir yerde bahsetmiyor. Valizlerin teslim edildiği yerde neredeyse cüzdanımıza kadar tarttılar. Oysa ben, 20kg olarak hesapladığım için valizleri muazzam ayarladığım kanaatindeydim. Bu durumda bizim 13 kg fazlamız çıktı bunun içinde bizden 76usd ek ücret talep ettiler biz ne yapabiliriz kısmını düşünürken hiç kullanmayacağımız olan Türkiye valizini emanete bırakalım dedik günlük 5 usd imiş, bunları düşünmeye fırsat vermeden bir baktık bizim valizleri toplayıp hop kamyona yüklemiş deniz uçağına yollamışlar bile, tabi valizi geri alamadık ve bir güzel 76 usd ödedik. Artık bu sancılı uçak yolculukları bitsin ve tatil bir an önce başlasın istiyorduk neyse ki deniz uçağının son beklenen yolcuları bizmişiz hiç zaman kaybetmeden uçağa geçtik. Bu kısım hayatımda yaşadığım en tuhaf tecrübeler kısmında yerini alacak .
Uçak dediğim 8 bilemedin 10 kişilik bir dolmuş gibiydi. 2 kaptan bir yardımcı hosttan oluşan 3 kişilik ekip uçağı idare ediyordu. Şortlu, parmak arası terlikli bu ekip daha çok plaja gider bir havadaydı. Uçağa yerleştikten sonra kaptanımız rotamızı belirtti önce hangi otele uğranacağı ve uçuşun ne kadar süreceği bilgilerini verdi ve motor çalıştı... Allahım nasıl bir gürültü ve rüzgar, kendimizi Indiana Jones filminde gibi hissettik. Zülce bu kadar seste korkar mı diye çok endişeliydim ama aksine sevinç çığlıkları atarak geçti yol. Sanırım bu kız iyice bize benzedi, tatil olsun, gezme olsun da nasıl olursa olsun ☺
Hint okyanusu muazzam güzelliği ile aşağıda irili ufaklı yüzlerce adanın üzerinden geçtik. Etrafta atoller, ıssız adalar müthiş bir manzara 45’dk nasıl geçti anlamadık. Deniz uçaklarının inişleri ve kalkışları Lunaparklardaki gondollar gibi. Biranda yükselip diklemesine iniş yapıyordu insan denize çakılacak sanıyor. Bizim kaldığımız ada sığ olduğu için biraz açıkta bulunan iskeleye iniş yaptık, otel görevlileri tekne ile gelip bizi oradan aldılar. Resepsiyonda buz gibi hoş geldin drinklerimiz bizi bekliyordu.
Hemen gerekli işlemleri kısa sürede yapıp ilk gece kalacağımız karadaki odamıza yerleştik. Deniz’e en yakın odalardan olmasına rağmen içeriden bakınca ağaçlardan denizi görünmüyordu. Odada Zülce için ahşap bir yatakta mevcuttu daha sonra bu yatağı diğer odamıza taşıdılar. Sadece bir gece kalacağımız için çok yerleşmeden kendimizi sahile attık.
Okyanusun ne kadar şahane olduğunu kelimelerle anlatmam pek mümkün değil. Sahile giderken önce dalış okuluna uğradık. Gitmeden gerekli yazışmaları yapmıştık zaten programımızı hazırladık. Ben 2 latif 4 dalış yaptı ekipmanlarımız olmadığımız için oradan kiraladık ki hayli tuzluydu dalış başı 25usd kira bedeli ödedik dalışlar içinde 70 usd idi. Birde dalış için sağlık sigortası yaptırmak gerekiyordu, onlarda günlük 10usd gibi bir rakamdı. Ortalama her dalış 100usd’e mal oldu diyebilirim. Ama kesinlikle her kuruşuna değdi. Zülce inci gibi beyaz kumlara bayıldı.
Kaldığımız 4 gün boyunca sanırım toplamda 24 saatini denizde ve kumda geçirmiştir. Otelde inanılmaz bir dinginlik hakim etrafta müzik ses yok tamamen kendinizle baş başasınız.
Akşam yemek için adanın en uç kısmında bulunan restorana gittik. Restoran ve bar yan yanalar burada fonda müzik var ve o müzikte yine son ses değil, insana huzur verecek kadar. Yemekler ana restoranda açık büfe otelde birde alacart restoran var, açık büfede her gün farklı bir konsept uygulanınca alacart restorana hiç gitmedik, o yüzden hiçbir fikrim yok. İlk gittiğimiz akşam Hint gecesi yapmışlardı müzikler konsepte uygun seçilmişti sonraki gece İtalyan yaptılar falan, her gece mutlaka balık vardı ve çok lezizdi. Zülce Bali’den sonra ilk kez balık yemiş oldu. Hindistan Vejetaryen ağırlıklı olduğu için kırmızı -beyaz et tüketimi çok sıkıntılı bizim için. Dana zaten yok, keçi eti ve tavuk bulabildiklerimiz onu da internetteki alışveriş sitelerinden temin edebiliyoruz hal böyle olunca tatilleri iple çekiyoruz, protein şöleni oluyor.
Maldivler’le ilgili tek hesap edemediğim şey sivri sinekler oldu. Bali’ye giderken envai çeşit önlem alan ben, Maldivler ‘de böyle bir sorun yaşayacağımı hesap edememiştim. İlk gece sahilde kaldığımız için resmen sineklerin istilasına uğradık. Yeşillikten ötürü sivri sinek boldu, ertesi gün adayı ilaçladılar ama yine de restoranda falan vardı. Ertesi sabah erkenden su üstü olan odamıza geçtik. Orda da başımıza şöyle bir şey geldi. Over water villaların son iki tanesi konumundan dolayı kumsalda gibi duruyor. Bebekli olduğumuz için sanırım bizi direk o odaya alacaklarının bilgisini bir gece önceden verdiklerinde hemen itiraz ettik. Neticede o kadar parayı kumsalda konaklamak için vermedik. Gel git olaylarından dolayı öyle göründüğü gibi bir saçma açıklama yapıp hemen odamızı değiştirdiler (30 ve 31 numaralı odalar). Maldivler asıl şimdi başlamış oldu. Kocaman odanın ortasında sade bir yatak, kendi terasın, şezlongun kendine ait çok keyifli bir ortam.
Biz Zülce ile oda değişikliği yaparken Latif ilk dalışını yapıyordu bende o öğleden sonra gelince gittim. Zülce hayatımıza dahil olduğundan beri değişen tek şey birlikte dalış yapmak oldu. Onu geride yalnız bırakamadığımız için dönüşümlü dalış yapıyoruz. Maldivlerde su altı inanılmaz güzel, görüş çok mükemmel olmasa da canlılık şahane idi. Köpek balıkları, mürenler, dev kaplumbağalar, mantalar, balık sürüleri, palyaço balıkları(nemo) ve envai çeşit tropik balık bu sularda yaşam sürüyor. İçten içe köpek balıklarına olan fobimi bu sularda yendim. Bir ara kayıt yapmak için kendimi köpek balığı kovalarken bile buldum
Dalıştan artan zamanda Zülce için kumsalda vakit geçirdik kumları o kadar çok sevdi ki doğum günü hatırası için kek parçalama (cakesmash) yapmak istiyordum, doğum günü pastasını kumdan yaptım ☺ çok keyif aldı bundan. Gereken süslemeleri ben yanımda getirmiştim, olurda istediğim gibi pasta ayarlayamazsam falan diye, neye niyet neye kısmet oldu. Ben ona kumdan pasta yaparken oda büyük bir keyifle dalgalarla oynuyordu.
Otelin diğer bir özelliği her şey geri dönüşümlü olarak kullanılıyordu Akşamları düşük voltajlı bir aydınlatma kullanılıyordu bazı yerler zifiri karanlıktı nerdeyse. Yemekten sonra hızla odaya dönüp terasta yıldızları izliyorduk sanırsın gökyüzü yere iniyordu o kadar parlak o kadar büyük o kadar yakındı yıldızlar. Tuhaftır ki biz hareketli seyahatleri seven bir aile olarak, ne aklımıza otelin barına gitmek geldi nede sıkılmaya fırsat kaldı. Maldivleri Maldivler yapan demek ki bu dinginlik bu huzurmuş dedim. Havası mı suyu mu bilmem insan bu huzura çarpılıyormuş. Sabah kahvaltıları da gayet güzeldi peynir ve yumurta olduktan sonra daha ne ister insan.
Ertesi gün dalışa birlikte gittik Latif’le. Bir gün önce ben tekneyi görüp Zülce’nin gelip gelemeyeceğine karar vermiştim. Birlikte tekneyle dalışa çıktık. İlk önce Latif ve iki İtalyan çiftin dalış yapacağı noktaya gittik. Dalıştan sonra benim yapacağım bölgeye geçerken yolda 4 tane Manta gördük tabi o heyecanla herkes maskeleri paletleri alıp atladı Latif’le göz göze gelince ne duruyorsun yürü dedim çünkü birimizin zülce ile kalması gerekiyordu. Onlar suda biz teknede Mantaları kovaladık. Çok eğlenceliydi dışardan izlemesi bile çok keyifli ve heyecanlıydı. Mantalar önce ters yöne sonra tamda bizimkilerin önüne doğru yüzdeler bu sayede bayağı yaklaştılar.
Manta kovalama faslı bitince benim dalış serüveni başladı. Kesinlikle bu zamana kadar ki en iyi dalışımdı. Görmediğim şey kalmadı, rahat bir 10 tane köpek balığını aynı anda gördüm. Boyları 1.5 m geçiyordu. Sonra benim boyumda bir kaplumbağa ile nerdeyse burun buruna geldim 1.70 boyum var ☺ Zebra köpek balığı kovaladım derken kafamı bir çevirdim ki ne göreyim kocaman bir Manta bana selam vermeye gelmemiş mi, eh dedim vefalı dost üzmedin beni sağ olasın. Biz dalış yaparken Zülce teknede kah uyudu kah dolaştı kah getirdiğim oyuncaklarla oynayıp oyalandı. Toplamda yaklaşık 3,5-4 saat geçirdik teknede az değildi.
Benim dalışım bittikten sonra Latif öğleden sonra son dalışına gitti bizde Zülce ile yine kumlara koştuk. Bu tatilden en büyük keyfi Zülce aldı desem yalan olmaz, sürekli kumların içinde olmak ve sığ sularda keyfine göre hareket etmek onu bayağı mutlu etti. Dalga ve rüzgar olmadığı için keyifle oynadı sadece ben yengeçlerden ve deniz minarelerinden çok korktum parmaklarını ısırır mı acaba diye ama onlar Zülce’den kaçtı daha çok. Aslında gitmeden bebek köpek balıkları konusunda da tedirgindim, çünkü odaların altında ve kıyılarda bolca minik balık kovalıyorlardı Zülce’yle ilgilenmediler ☺
Otelde SPA merkezi, kütüphane, küçük bir bujiteri ve terzi var. Otelde şampuan, saç kremi, sabun ve terlik dışında kişisel bakım ürünleri(kulak çöpü, diş fırçası, pamuk vs) yoktu. Temin etmek isterseniz bujiteride satılıyor. Ortalama 5-10usd arası fiyatlar, günde iki kere oda temizliği hizmeti var havlular yenileniyor oda temizleniyor.
İlk 3 gün dalıştı, kumlardı derken çarçabuk geçiverdi 4.günü sabahtan akşama terasta keyif yapmaya ayırdık. Zülce için de bir kova kum getirdik sahilden böylece hiç kimsenin aklı geride kalmadan mutlu mutlu takıldık akşam üstüne kadar. Akşam gün batımını izlemek için kano turu yapmayı planlamıştık önceden, ilk olarak bütün adayı turladık sonrada günbatımını izleyebileceğimiz en iyi yere çektik kanoyu, böylece son gün, güneşi denizin üzerinde batırdık.
Ertesi gün deniz uçağımız 17.00’da idi. Odayı 12’de boşaltmamız gerektiğini söylemişlerdi, son gün resepsiyonu arayıp uzatmak için ne yapabileceğimizi sorduğumuzda bebekli olduğumuz için ekstra 1 saat ücretsiz, 60usd ek ödeyerek uçak saatine kadar kalabileceğimiz bilgisini alınca hiç tereddütsüz kalıyoruz dedik. Hem oda zaten güzel hem akşama kadar dışarda yapacak bir şey olmayacağı için odada kalmak daha mantıklıydı. Sabah kahvaltıya gitmeden bir ada turu attık son kez.
Sonrasında denizdi, valizlerdi akşam oluverdi. Deniz uçağı bizi bıraktığı yerden aldı. Male’ye geldik uçağımız gece yarısıydı check in açılana kadar bir kahvecide takıldık. Hemen valizleri verip Lounge’a geçtik artık Türkiye için heyecanlanmaya başlayabilirdik. Bu arada Male’den çıkışta Duty Free var, alkol satışları da var lakin kurlardan dolayı çokta hesaplı olmuyor maalesef. Bir seyahatin sonuna gelmenin hüznü ilk kez Türkiye heyecanı ile sarıp sarmalandı. Biz Maldivler’de çok eğlendik, çok dinlendik, çok huzur bulduk, çok deşarj olduk bu yüzden 2016’ya adını altın harflerle yazıyorum. 2017 hoş gel, sefalı gel birde bol seyahatli gel ☺