11 Kasım 2014 Salı

Bangkok, Phuket TAYLAND

……..
Birini bitirmeden
Aklın öteki yolculukta..!!
……..
Dizesi geçer Atilla İlhan’ın Kaptan şiirinde. Bizi anlatan en güzel ifade de bu dize olsa gerek. Her seyahat esnasında ya da sonrasında bir sonraki yolculuğumuz belirir ufukta.  Japonya dönüşü Tayland biletlerini Çin ulusal tatil zamanı için almıştık. Malum geçen sene yaşadığımız Çin - XI'AN macerasından sonra bir sonraki Ulusal Bayramda, Çin sınırları içerisinde olmayacağımızın kararını vermiştik. Çin’de iki büyük tatil var; birincisi Çin yeni yılı ikincisi Çin ulusal Bayramı bu iki tatilde bütün Çin adeta yer değiştiriyor. Eğer tatil planlarınızda Çin var ise bu tarihleri dikkate alın ve seyahatinizi bu tarihlere denk getirmemeye çalışın derim.


Yine yola çıkmadan günler önce çalışmalarımı bitirmiş dosyalamıştım. 1 Ekim gecesi yola çıktık Shanghai(Pudong Aiport)→Shenzhen→Bangkok (Suvarnabhumi Airport) aktarmalı Star Alliance üyesi firmalarla sorunsuz Bangkok’a ulaştık. Shenzhen havalimanında yemek yemek için ve diğer ihtiyaçlarımız için her şeyi fazlası ile bulduk fakat Free Shop tam bir hayal kırıklığı oldu.


Bangkok’un uçaktan manzarası dümdüz bir ovanın üzerine kurulmuş bir şehirdi. Thai dilinde Melekler Şehri anlamına gelen Bangkok, bence Gülen Gözler olarak değiştirilmeli. Bu zamana kadar gördüğüm hiçbir ülkede bu kadar güler yüzlü insanı bir arada görmemiştim.  


Uçaktan iner inmez pasaport kontrolden geçtik. Valizlerimizi kabin boy olarak ayarladığımız için bagaj beklemeden kendimizi dışarıda bulduk. Çıkışta valizler çantalar tekrardan kontrolden geçiriliyor tıpkı Tokyoda olduğu gibi gümrük ihlali olan bir şey olup olmadığı kontrol ediliyordu. Havalimanından Otobüslerle, Taksi ile ve de Raylı Sistem ile şehir merkezine inilebiliyor. Benim tavsiyem kesinlikle raylı sistemden yanadır. Hem zaman hem de cüzdan tasarrufu için.


Havalimanında bulunan yönlendirme tabelaları çok net hemen gitmek istediğiniz bölgeye geçiş sağlıyor. Biz, sırt çantalıların popüler bölgesi olan Khao San Road’da kalacağımız için buraya Airport Train ile son durak olan Phaya Thai’de indik. Yaklaşık 30 dakikada ineceğimiz durakta olduk. Kişi başı 45 Baht ödedik. 1 TL = 15 Baht.  Tren için istasyon girişindeki makinalardan jeton alınıyor. Jetonlar çıkış için de kullanılıyor, kaybetmemeniz gerek.


. Trenlerin ekspres olanları da var o sadece iki durakta duruyor ve fiyat kişi başı 150 Baht, süre ise 15-18 dk. Phaya Thai’de indikten sonra taksiye binmek için yine tabelaları takip edip durağa ulaştık. Duraktaki değnekçi olarak tabir edeceğimiz kişiler eline otelin adresini alıp oraya 400Bahta gidebileceklerini ama motorlu taksilerin 250 ye götüreceğini söyledi biz kabul etmeyince yoldan başka bir taksi çevirip 100Bahta götürebileceğini söyledi. Biz de kabul edip otele vardık. Tayland’da ilk kuralın ‘’söylenen ilk rakamı asla kabul etme!’’ olduğunu biliyorduk. Kalan pazarlık sizin insiyatifinizde gelişecektir. Otelimizi Booking.com’dan ayarladık. Baan Chart Hotel 4 yıldızlı ve Khao san Road’un dibinde idi. Otel hem konsept olarak hem de konfor ve temizlik olarak çok başarılı idi. Gecelik  156TL ödedik.


. Otelin bahçesinde Burger King ve Starbucks da mevcut. Eşyaları bırakıp hemen sokağa attık kendimizi. İlk önce ertesi sabah için Flaoting Market turu almamız gerekti, bir iki acenteye bakıp otelin hemen ilersindeki Happy Way firmasında karar kıldık. Yarım günlük tur kişi başı 250 Baht ve pazarlık yok. Sokağın havasını mantığını çözüp öncelikli olarak yorgun ayakları hünerli ellere teslim ettik. Tayland’daki en müthiş şey ucuz masaj. 120 baht’a bir saat ayak masajı yaptırıyorsunuz


     Bu, günün yorgunluğunu atmanın en müthiş yoluydu. Masaj sonrası caddeyi yukarıdan da görebilmek için Roof Bar’a çıktık. Bangkok’taki barlarda sadece içecek satılıyordu. Oysa bilseler bira fıstık ikilisinin uyumunu! Birer bira içip kalktık.

Bangkok  2.Gün

 Sabah 7.30 da otelden bizi almaya geleceklerdi o yüzden 7de inip kahvaltı yaptık. Kahvaltı mantığı Tokyo ile aynıydı. Tüm ülkelerin faydalanabileceği ortak paydada buluşulmuştu. 



Servis, verdiği saati biraz geçirerekten geldi. Yaklaşık 1,5 saatlik yolculuk sonrası pazara ulaştık. Pazar alanına büyük botlarla gidip orda istersek özel kano kiralayabileceğimizi ve de buluşma saatini söyleyip rehberimiz gitti. Bizde bir kano kiralatıp 150 Baht kişi başı kanal turu attık.





Ben bir baharat seti bir de pratik pantolonlardan aldım kendime giyme çıkarma yok bağlayarak pantolon haline geliyor kumaş. Pazar turistik. Takı, toka, süs eşyası ağırlıklı satışlar ayriyeten meyve ve Thai yemekleri yapan kanolarla dolu etraf. Çok keyifli iki buçuk saat geçirdim pazarda.




Yemek olayını da kanocu teyzelerden hallettik eşim ızgara tavuk ben de Pad Thai Stir denilen (yumurta, filiz soya, nişasta noddle, tofu hatırladıklarım) bir Thai yemeği yedim. Pazar dönüşü saat 13’de bizi otele bıraktılar. Pazar, öğlen 12 ye kadar ve her gün açık.




Otel Bangkok’ta görülmesi gereken birçok noktaya yürüme mesafesinde! Bizim programımızda öncelikle WAT PHO Yatan buda (sleeping Budha) vardı. Oraya doğru ilerlerken eşimin sandaletleri ayağını vurdu köşede ayağını rahatlatmak için uğraşıyorduk yoldan geçen bir baba kız yanımıza gelip yapabileceği bir şey var mı diye hemen ilgilenmek istedi. Gerek yok falan derken Yatan Buda da ayin olduğunu saat beşten sonra gitmemizi önerdi istersek Grande Palace’ı ziyaret edebileceğimizden ama kapanış saatine çok az kaldığını acele etmemizi falan anlattı uzun uzun.  Açıkçası okuduğum yorumlardan dolayı da girişteki kılık kıyafet uygulama komplimanlarından dolayı hiç gitmek taraftarı değildim. Derken başka bir alternatifin kanal turu yapmak olduğundan bahsedince bizde en yakın istasyona gidip bir kanal turu satın aldık bir saatlik.






Tur için 1000 Baht ödedik kişi başı, koca bot ikimiz için çalıştı pek de hoşumuza gitti doğrusu. Kanal turu için Rachinee Station’a gitmelisiniz ( kanal durağı Yatan Buda’nın hemen yanında) biz bu durağa Tuktuk’la ulaştık.(Tuktuk; motordan bozma 3 kişilik taşıma aracı) Tuktuk’lar, gittiğiniz mesafeye ve yaptığınız pazarlığa göre 20 bahtla-100 baht arası kullanabileceğiniz araçlar. Bangkok’ta büyük kolaylık sağladılar bize. Bir gün içerisinde Bangkok’ta girmediğimiz sokak kalmadı. Tur dönüşü Wat Arun Şafak tapınağının tam karşısında indik.




Tuktuk’la önce Oturan Buda’ya sonrada Yatan Buda’ya gittik.  Orda çalışan görevli genelde tapınaklarda yasak olan fotoğraf çekme işini istediğim kadar yapabileceğimi oranın evrensel olduğunu anlattı. Oradaki işimiz biter bitmez tekrar Tuktuk ile Wat Pho’ya geçtik.


Giriş 100Baht bir şişe su da hediye. Bu kadar büyük bir yapı ile karşılaşacağımı tahmin etmiyordum açıkçası. İhtişamı, dillere boşuna destan olmamış.




Biraz dua edip biraz dolaştıktan sonra yeni durağımız Siam Square’deki Hard Rock Cafe idi. Bulunduğumuz yer meydana 5-6 km uzakta olduğu için Tuktuk’lar hem trafiğe girmek istemiyorlardı hem de o kadar mesafe kat etmek istemiyorlardı. Bizde başladık Taksici ile pazarlığa çünkü saat 18’den sonra açılan taksi metre taksicinin kârına olurken benim cüzdanın zararına oluyordu. Dehşet bir trafik vardı Bangkok’ta da. Bahsettiğim mesafeyi 40-45 dk anca alabildik. Daha önce de belirttiğim gibi yapacağınız pazarlıklar sizin insiyatifinizde olduğu için ister söylenin yarısına okey dersiniz ister iseniz de pazarlığın dibine vurabilirsiniz. Siam Square alışveriş çılgınlarının mekânı olduğunu bazı Blog’larda okumuştum. Etraf AVM kaynıyordu. Bizim alışveriş işimiz olmadığı için direk Hard Rock Cafe’ye yöneldik. O kadar ihtişamlılarını gördükten sonra Bangkok’ta ki bana biraz sönük geldi. Fiyatlarda da ülkenin ekonomik durumu bir şeyi etkilemiyor. Japonya, Amerika, Hong Kong….her yerde aynıydı.

Yemek faslının ardından magnetimizi alıp bir Tuktuk’a atlayıp Khao San Road yolunu tuttuk. İlk iş yine ayak masajı bu sefer meşhur Charlie’de yaptırdık. Ve gördüm ki değişen hiçbir şey yok!. Fiyatlar sabit 120 baht. Sokağı turlayıp bir bara oturduk. Khao San Road’da ahlaksız bir gece hayatı bulmanızın imkânı pek yok. Burası bohem gençliğin takıldığı sırt çantalıların mekânıydı. Sokakta alış veriş yapar müzik dinler masaj yaptırırsınız bolca. Khao san’nın gözüme çarpan en önemli özelliği de pazarlıksız son fiyatların olduğu Tayland’ın bence en ucuz bölgesi oluşudur. Bazı tezgâhlar pazarlıktan bıkmış olsa gerek ki ‘’No Bargain’’ levhaları göz bebeğinize giriyor. O akşam ben de kendime ufak bir alışveriş yaptım.


Aldığım en eğlenceli şey ise Go pro’lar için dizayn edildiğini düşündüğüm selfie sopalarının cep telefonuna uyarlanmış versiyonu. Bir bluetooth kumandasına sahip bu sopalarla kendinizi şekilden şekile girmeden çekebiliyorsunuz. Fiyat söylediği fiyatın yarısına aldım benim için makul bir pazarlık oldu belki daha aşağısı da mümkündür. Bangkok’taki son akşamımızı biraz Khao san’da birazda otelin bahçesinde geçirdik. Ertesi sabah Phuket yolcusu olduğumuz için çok da uzatmadık.

Bangkok’tan Phuket’e 3.gün

Sabah yine 7’de toparlanıp hem check out yapmaya hem de kahvaltı yapmak için lobide hazır olduk. Phuket uçuşumuz iç hatlar uçuşlarının yapıldığı Don Muang havalimanındandı. Taksi ya da Minivan’lar tercih ediliyor. Biz yine Happy Way Tour’dan  havalimanı servisine 2 kişilik yer aldık. 100Baht kişi başı. Sabah sözleşilen saatte otelde olup oyalanmadan havalimanına ulaştırdılar. Phuket uçuşumuz yine staralliance üyesi Thai Airlines Smile uçuşunaydı. Havalimanı inanılmaz modern. Güvenlikten önce ve güvenlikten geçtikten sonrada aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Havalimanın her noktasında da ücretsiz internet var. Yine rötarsız bir şekilde uçağımız kalktı. Thai smile hostesleri ve uçak çok renkiliydi. Renklerin coşkusundan sanırım pozitif enerjisi hiç düşmüyor insanın. 



Phuket’te havalimanına iner inmez çıkışa yöneldik. El bagajları çıkışlarda zaman kaybetmeme konusunda çok büyük yardımcı oldular. Havalimanından Patong Beach 1 saat sürdüğünü yine Blog’larda okumuştum. Ya taksi tutacak ya da otobüse binecektik. Havalimanından taksi 800 Baht. Havalimanındaki tur firmalarına göz atarken eğer turu oradan alırsak taksi ücretini fiyata dâhil edeceklerini söylediler. Biz de ilk katılmak istediğimiz tur olan Phi phi Island (Leonardo Di Caprio’nun oynadığı  Beach filmini çektiği yer) turunu satın aldık. (2000Baht kişi başı) hemen araç hazırlandı ve biz koltuğumuza kurulup 1 saat sonra otelde olduk. 
Otelimiz Patong Beach’de The Nap Hotel’di 4 yıldızlı 175tl. Gerek konumu gerek konforu  tam not aldı bizden


Otele vardığımızda yağmur devam ediyordu biz de yapılacak en güzel şeyin masaj olduğu kanısına varıp otelin masaj kulübü ile görüşüp randevu aldık. Geleneksel Thai masajı fazla iddialı olur düşüncesi ile normal masaj tercih ettik.  


Masajdan sonra giyinip kuşanıp dışarı çıktık. Açlık had safhada olduğu için önce yemek için sahildeki balıkçılardan birine oturduk. Phuket’te, Çin’de hasret kaldığımız taze deniz ürünleri üzerine yoğunlaşma planlarımız için ilk adımı atıp açılışı Istakozla yaptık. Deniz ürünleri gram üzerinden fiyatlandırılıyor. Seçtiğiniz mekâna göre Istakozun 100Gr’ı 200-300Baht arasında değişiyor. İlk akşam, Istakoz, Karides pilav, Spring Roll ve Tayland mutfağının en ünlü çorbası Tom Yum Goong seçtik.



Tom Yum Goong  Müthiş lezzizdi. Seçtiğimiz mekân Türkiye’deki aile gazinolarına benziyordu. Şef garson dolaşıp yemekten memnun kalıp kalmadığımızı soruyor müşterilerin keyfine keyif katan piyanist şantör hem müzik yapıp hem de müşterilerle garsonlar arasındaki koordinasyonu kaş-göz hareketleri ile yönetiyordu. Yemeğin ardından Phuket’in en ünlü plajı olan Patong’un en hareketli caddesi olan Bangla Walking Street’te dolaşıp birer bira içip otele döndük. Caddede ilk olarak dikkatimi çeken Husband Care Center’di J




Phuket  4. Gün 

Sabah erkenden kalkıp sağanak yağışla selamlaşıp kahvaltıya indik. Kahvaltı Açık Büfe. Uzakdoğu tarzı ama Çin’deki açık büfelerle kıyaslayınca yiyecek çok şey bulabiliyorsunuz. Kahvaltıdan sonra Phi Phi turuna katılmak üzere gelen servise bindik. 


Sözleşilen saatten 5-10 kimi zamanda 15 dk gecikebiliyorlar ki bu benim gözlemlerime göre Firmanın değil, müşterilerin sorumsuzluğundan kaynaklı bir gecikme oluyordu. Çoğu müşteri verilen saatte Lobide hazır değildi. Servise binip birkaç otel gezdikten sonra şoförümüze gelen telefon sonucunda Phi Phi Turunun iptal edildiği haberini aldık. Hava şartları bu tur için elverişli değildi istersek paramızı iade alabilir istersek de bir sonraki gün için rezervasyon yaptırabilirdik. Biz bir sonraki güne kaydırıp gerisin geri otele döndük. İşin en kötü tarafı eğer turunuz iptal edilmişse aynı gün başka bir tur ayarlamak çok zor. Çünkü bütün turlar sabah 7,30’da yola çıkmış oluyor. Ancak yarım günlük turlara dâhil olabiliyorsunuz ki onda da seçenek yok denecek kadar az. Otele döndüğümüzde saat 8,30 du yakınımızdaki dalış okuluna gidip scuba diving için konuşmak istedik ama bizim bulunduğumuz zaman dilimi dalış için uygun değildi. Otele geri dönüp biraz bilardo oynayıp zaman geçirdik saat 9 da otelin tur şirketi açıldı ve alternatif ne yapabiliriz diye konuştuk. Yarım günlük katılına bilecek en iyi tur Elephant Treking(Fil yürüyüşü) ve Big Budha gezisi idi.


Kişi başı 1000Baht ödeyip turu satın aldık. Burada acentacı arkadaş bizim için Phi phi turunu aldığımız firmayı arayıp ertesi günkü turumuzu James Bond Island için değiştirdik. Phi Phi açık denizde olduğu için fırtınadan çok etkileniyorken James Bond kayalık bölgesinde olduğu için iptal olasılığı çok düşük oluyormuş. (Bizim bulunduğumuz hafta hava şartları Phi Phi Island tur için pek müsait olmadı.) Yine otelden acenta görevlileri gelip bizi aldılar. Önce Bebek Filleri beslemek için bir alana gittik. İşin bu kısmı çok eğlenceliydi gerçekten filler müthiş oyuncuydu. Bebek filler ile işimiz bitince ağaç ev gibi bir bekleme bölümüne geçip sıramızın gelmesini bekledik.


Filler nesli devam eden, yeryüzündeki en heybetli hayvanlardan bir tanesi. Daha önce Pekin hayvanat bahçesinde kafeslerin ardında gördüğüm bu güzel canlıyla ilk defa bu kadar yakın olmak heyecan verici idi doğrusu. Trekking kısmına gelince filin üzerine kurulu 2 kişilik tahta hiçbir güvenlik önlemi olmadan Kral tahtına kuruluyormuş gibi oturduk. Bizim ziyaret ettiğimiz çiftlikteki fillerin sağlık durumu gayet iyi görünüyordu hatta doğruluğunu bilemem ama satın aldığınız fotoğrafların geliri fillerin bakımı aşıları için kullanıldığını söylediler. Tüm bunlara rağmen fil sürücüsünün elinde bulunan sivri demir çubuk fil sürüş sırasında asilik yaptığı takdirde fili uyarmak içinmiş. Ben kullandığını görmedim lakin varlığı bile insanı huzursuz etmeye yetti.


İkinci konu yağmurun altında müthiş keyifli olan maceramız dağın yamaçlarında, uçurum kenarlarında devam edince heyecanın yerini bende tedirginliğe bırakmadı değil. Heyecanlı, korkulu, keyifli karmaşık duyguların olduğu hoş bir anı olarak kaldı. Fil yürüyüşünden sonra Big Budha’yı görmek için Phuket’in en yüksek tepesine çıktık. Yağış’ın yanına sis de eklenince görüş sıfır olsa da hissiyatı yoğun oldu. Yoğun yağışlarda imdadımıza geçen sene aldığımız su altı kamerası yetişti. Big Budha’nın tamamen turizm amaçlı olduğunu birçok Blog’da okumama karşın yukarı çıktığımızda manzara farklı oldu.


Birçok Budist rahip görev alıyor, kimisi dua ediyor kimisi etraftaki işleri toparlıyordu. Ben de ilk defa bir Budist rahiple oturup dua ettim.



Akşam bir seyahat klasiği olarak Phuket’te bulunan Hard Rock Cafe’ye hem yemeğe hem de magnet almaya gittik. Ama gittiğimizde istediğimiz magnet kalmadığını öğrenince biraz burulup yemek için hemen yan taraftaki Adam Sandler’ın, filmlerindeki müdavim mekânı Hooters’ta yemeğe karar verdik. (Hard Rock Cafe Phuket, Bangkok’tan daha iyi görünüyordu.)



Hooters sempatik garsonları ve güzel şovları ile çok eğlenceli geldi. En ünlü tarifleri olan acılı kanatlar gerçekten de acının son noktasıydı demek doğru bir tabirdir. Fiyatlar Hard Rock Cafe gibi idi. Adresleri vermiyorum Patong’da her şey yürüyüş mesafesindeydi. İllaki karşınıza çıkacaktır. Yemekten sonra yolumuzu Bangla Walking Street’e çevirdik.




Kendimizi ahlaksız gece hayatının içine attık. Ahlaksız gece hayatı deyince ürkütmeyeyim kimseyi cadde boyunca bar masalarında bulunan direklerde sanatlarını icra eden direk dansçılarını görmemeniz imkansız. Biz de bu mekanların en ünlüsü olan Tiger’a gittik. ilk önce alt katta birer bira içip saat 10’dan sonra üst katta çıkıp bahsedilen büyük şovu izlemek için yerimizi aldık ama tamamen tırt olan bir uyduruk şovla karşılaşınca ikinci içkileri ısmarlamadan tekrar alt kata indik. Üst kat clup olarak işliyor.




Dans severler için ideal olsa da bizim için pek uygun değildi. Bu mekânlarda dikkatimi çeken bir diğer konu sevgilisini, kocasını, arkadaşını elinden tutup gelen hemcinslerimle doluydu. Hızını alamayıp direklere tırmananlardan bahsetmiyorum bile.


 Phuket’te yalnız bir erkek ve yahut grup erkek değil iseniz pek yıldızınız parlak değil. Yolunuzu kesen elinize kolunuza yapışan olmuyor. Bayan dayanışması bu olsa gerek J yerel biralar tüm mekânlarda 100-150 Baht arası. Burada da fındık fıstık yok. Katıksız alkol servisi en sevmediğim lâkin el mahkûm yapacak bir şey yok. Go Go Bar’lar ile de şöyle bir deneyimimiz oldu; yoldan 100Baht bira fiyatı verip ısrar kıyamet sizi davet eden arkadaşlar milyon tane, biz de dedik nedir bu Go Go Bar olayı gidip görelim! İçeri girdiğimizde yine direklerde duran son derece ruhsuz dansçı arkadaşlar mevcuttu dışardan fark üstsüzlerdi. Bahsedilen bira fiyatı da dışarıda söylenin 5 katı idi. Bizdeki Pavyon mantığı olsa gerek. Hiç oturmaya gerek duymadan dışarı çıktık. Bu arada Musonların son haftalarında olduğumuzu Bangkok’ta hissetmezken Phuket’e adım atar atmaz hissettik. Bir anda kıyamet, fırtına, yağmur ne varsa yaşayıp 3 dk sonra hava normale dönüp 5 dk sonra yeniden başlıyordu.     

Phuket James Bond Island Turu 5. Gün

Sabah yine sağanak yağışla selamlaşıp kahvaltıya indik. Umutla umutsuzluk arası tur servisini bekleyip Acaba bugün de iptal olur mu? Derken tekneye kadar gittik. Phi Phi için hızlı motorlarla aldığımız tur, James Bond’da büyük tekneye dönüşmüştü. İyi ki de dönüşmüş, mevsimsel olarak hızlı motorlarla yolculuk pek konforlu olmadığını öğrendik. . Büyük teknenin ikinci katına çıkıp yerleştik.


 Yolcu sayısı çok olmadığı için rahat bir yolculuk yaptık. İlk durağımız Panak adasında kano turu idi. Küçük bir mağara girişinden sonra biraz karanlıkta yol aldıktan sonra adeta cennet olarak tabir edeceğim bir yere çıktık.




  

İnsanın nutkunu tutturan bu cennette yarım saat dolaştıktan sonra tekneye tekrar döndük. Biraz daha yol aldıktan sonra Hong adasında durup tekrar Kano yaptık mağaraların içindeki sarkıtları inceledik.  Bu arada yağmur bir durup bir devam ediyordu. Derken öğlen yemek için tekneye döndük açık büfe öğle yemeği teknede oldu. Yemeğin ortasında gelen şiddetli yağış biranda herkesi kucakladı.




Yemekten sonraki durağımız ismini 1974 yılında çekilen ‘James Bond Golden Gun’ filminden alan James Bond Island. Filmin bir kısmı bu adada geçmektedir. Biz de gitmeden izleyelim bakalım neleri değişmiş bulacağız derken film için sadece bir plato kurulduğunu ve adada yapılanmaya izin verilmediğin gitmeden öğrendim. Büyük tekneler adaya yaklaşamadığı için bizi 20-30 kişilik botlarla açıktan alıp adaya taşıdılar 30dk bir süre adada takılıp resim çekilmemize izin verildi.





Süre kâfi, zira adada yapacak hiçbir şey yok. Dönüş için geldiğimiz botlara binip yola çıkmamızla beraber bir anda fırtına koptu. Botumuz ne ilerleye biliyor ne de dönebiliyordu! Rüzgârın kuvvetli etkisi ile birkaç kere yan yatıp devrilme tehlikesi atlatsa da kaptanımızın doğru yönlendirmesi ile dengemizi koruyabildik. Adrenalin düşkünü olduğumu sanan ben! O an o kadar korktum ki kendimi mülteci teknesinde tıkılı kalmış gibi hissettim.  Korkumun nedenine gelince İnsanların o can havli ile birbirine zarar vermesi ya da bana zarar vermesi oldu. Yağmurun şiddetti tokat misali vurdu üzerimize. Derken Kaptan ilk yakaladığı durgunlukta kıyıya geri döndü. Bir süre fırtınanın durulmasını bekleyip tekrar Teknemize doğru hareket ettik. Benim için en keyifli yanı, yağmurun uzaklardan gelişini çok net görebilmekti. Tekneye çıkınca son durağımız olan Müslüman Köyü ziyaretimiz Fırtına yüzünde, Yüzme molası ise az önce yaşadığımız olaydan çok etkilenen müşterilerin yoğunlukta olması nedeni ile iptal edildi. Herkes bir an önce karaya ayak basmak istiyordu.  Dönüşte herkes geldiği servislerle otelline geri döndü.


Otele dönüp giyinip kuşanıp düştük sahil yoluna. Otelden çıkmadan ertesi gün ne yapabilir diye acenteyle görüşelim dedik ama kapanmıştı. Biz de önce karnımızı doyuralım sonra sahildeki acentelerle görüşürüz dedik. Yemek için sahildeki otellerden birinin restaurantı olan Tantawan adlı mekana oturduk. Menü; Yengeç, Tom Yum Goong, Kalamar. Tüm gün güneş yüzünü göstermemesine rağmen felaket yanmıştım. Önce resturantın bahçesinde otururken bir anda bastıran saçakların altındaki masaları bile rahatsız edince içeri geçtik.


Yemekler güzeldi. Yemekten sonra sahildeki acenteları dolaştık ve en güven verici olan (Bizce) A S Travel şirketinde karar kıldık. Satış elemanı ile yaptığımız görüşmeler sonucu Phi Phi için hava şartlarının elverişli olmadığına karar verdik. Ertesi gün için Rafting ve ATV sürüşünü kapsayan yine tüm günlük bir safari turu satın aldık. Kişi başı 1200Baht. Tur işini halledip yine düştük Bangla Walking Street yollarına.


          Phuket’te Safari Tur 6. Gün

Sabah kahvaltının ardından acente servisi bizi 8’de lobiden aldı. İlk önce Patong’a 2 saat uzaklıktaki Monkey Cave gittik. Bu arada ayrıca Suwankuha Temple’da var. Ziyarete açık. James Bond’da olduğu gibi kendi başımıza takılmamız için 30dk serbest zaman verildi. Ve Maymunlar konusunda uyarıldı. Buradaki Maymunlar vahşi oldukları için bazı zamanlar saldırabiliyorlarmış o yüzden sinirli görünen maymunlara çok yaklaşmamız söylendi.  




Maymunlar çok keyifliydi. Etrafımız onlarca maymunla çevrilmişti. Elinizden yemek için pek hevesliler ama bir o kadar da tehlikeli. Dünya küçük gerçekten yıllardır görmediğimiz üniversite yılarından arkadaşımız Özgül ile burada karşılaştık. Monkey Cave’den sonra White Water’da rafting yapmaya gittik. Yağmur, nehrin debisini arttırdığı için rafting öğleden sonraya ertelenip ATV sürme aktivitesi öne alındı. İlk defa ATV sürdüğüm doğrudur. Biraz merak vardı. 10 kişilik bir ekip ile yola çıkıldı. Biz ekibin son iki ATV’sine yerleştik. İyi ki de öyle yapmışız bilinçsizce aldığımız bu karar çok eğlenmemizi sağladı. Gurupla arayı açıp hız yapabilme imkanı sağladık. ATV sürüşü tahmin ettiğimden çok eğlenceli geçti yağmurun altında bataklığa dönmüş yollarda kah batarak kah çıkarak kah yolda saplanmış araçlara yardım eli uzatarak tam bir macera yaşadık. 






Dönüşte yine açık büfe olarak kurulmuş Thai yemekleri ile öğle yemeğini hallettik. Ve Rafting için beklemeye başladık. Daha önceki rafting deneyimlerimizin aksine burada kürekler bize teslim olmadı. 2 adet dümenci ve bir Singapurlu bir çift ile nehre çıktık. Kürekleri bize vermedikleri kadar vardı. Nehir deli deli akıyor ve çok fazla kaya ve inişler çıkışlar vardı. En keyif aldığım rafting deneyimi oldu.


Rafting dönüşü de nehrin üzerine kurulmuş bir çelik halattan kaymaca aktivitesi olan Flaying Fox dedikleri aktiviteyi yaptık.



Malum dönüş yolunda servis kontağının çalışması ile bütün misafirler uyudu. Otele geldiğimizde güneş açmıştı fırsat bu fırsat deyip sahile attık kendimizi yine kırmızı bayrak olsa da deniz kum güneş yetti.




Akşam yemek işini sahilde bulunan, Pazar alanını anımsatan yanyana kurulmuş tezgâhlarda yemek satılan sokak şöleninde yedik. Yemekleri istediğiniz tezgâhtan sipariş edip ortada bulunan masaları kullanabilirsiniz. Menü; Deniz ürünlü noodle, Jumbo Karides, bir çeşit tava okyanus balığı ve yerel biralar. Burada yemek restaurantlardaki fiyatın yarısı idi. Yemek sonrası yine Bangla Walking Street’e attık kendimizi yola bakan barlara oturup yüzmilyon çeşit insanı gözlemlemek çok keyif verici oluyordu. Son gecenin hatırına azıcık uzattık.



 Phuket 7. Gün

Son gün olduğu için biz tur satın almadık (Eğer uçağınız gece değilse tavsiye etmiyorum çünkü tam gün turlar sözde 17.00-17.30’da otelde olunacak gibi bahsediliyor ama dönüş 18.00- 19.00’dan önce olmuyordu) Akşam 5’e kadar zamanımız vardı. Geç kalkıp kahvaltının son dakikasına yetiştik. Check out yapıp valizleri lobiye teslim edip biz sahile koştuk şansımıza yağmur yoktu ama dev dalgalar devam ediyordu kırmızı bayrakla selamlaşıp sahilde takıldık. 




Daha sonra havuza girmek için otele döndük. Otelimizin tek şikayet edeceğim yanı giyinme odası veriyoruz dedikleri yer aslında sıcak suyun olmadığı kabinlerden oluşan toplu kullanım odasıymış. Her şey okey yalnız soğuk su işi bozdu. Çarçabuk duşumuzu alıp hazırlanıp otelin restaurantına geçtik Tayland’dan ayrılmadan son Thai yemeğini yiyelim dedik. Menü; Tom Yum Goong, Sweet and Sour Chicken ve Sushi (görünce dayanamadık) ve yerel bira. Tayland’da unutamayacağım tek yemek sanırım Tom Yum Goong olacak bu nasıl güzel bir çorbadır insanın yemelere doyamadığı. Tom Yum Goong’ı bize şiddetle tavsiye eden eşimin ablası Sevgili Zeynep’e tekrar teşekkür ediyorum. Yemek konusundaki zevkine hayranım. Olmadık lezzetleri bulur, duyulmamış tatlar konusunda her daim fikri vardır. Tayland’da popüler 2 yerel bira var biri Chang diğeri Singha ikisi de çok lezizdi. Yemekten sonra A S Tour şirketinden aldığımız servis tam saatinde gelip bizi aldı. Yine taksi kiraladık çünkü Minivan’larda müşterilerin rahatlığı (zamanında lobide olmama) biraz rahatsız edici kasılıp gerilmeden rahat rahat gidelim istedik. Havalimanından Thai Cooking kitaplarını kaptım o Tom Yum Goong yapılacak o kadar! Bir tatil daha bitti. Bir kere gittiğimiz bir ülkeye ikinci kez gitme planlarımız olmaz ama bu kuralı Tayland ile bozacağız duruyor. Yeniden gelmek üzere diyerek ayrıldık.