……..
Birini bitirmeden
Aklın öteki yolculukta..!!
……..
Dizesi geçer Atilla İlhan’ın Kaptan şiirinde. Bizi anlatan
en güzel ifade de bu dize olsa gerek. Her seyahat esnasında ya da sonrasında bir
sonraki yolculuğumuz belirir ufukta. Japonya dönüşü Tayland biletlerini Çin ulusal
tatil zamanı için almıştık. Malum geçen sene yaşadığımız Çin - XI'AN macerasından
sonra bir sonraki Ulusal Bayramda, Çin sınırları içerisinde olmayacağımızın
kararını vermiştik. Çin’de iki büyük tatil var; birincisi Çin yeni yılı
ikincisi Çin ulusal Bayramı bu iki tatilde bütün Çin adeta yer değiştiriyor. Eğer
tatil planlarınızda Çin var ise bu tarihleri dikkate alın ve seyahatinizi bu
tarihlere denk getirmemeye çalışın derim.
Yine
yola çıkmadan günler önce çalışmalarımı bitirmiş dosyalamıştım. 1 Ekim gecesi yola
çıktık Shanghai(Pudong Aiport)→Shenzhen→Bangkok (Suvarnabhumi Airport)
aktarmalı Star Alliance üyesi firmalarla sorunsuz Bangkok’a ulaştık. Shenzhen
havalimanında yemek yemek için ve diğer ihtiyaçlarımız için her şeyi fazlası
ile bulduk fakat Free Shop tam bir hayal kırıklığı oldu.
Bangkok’un
uçaktan manzarası dümdüz bir ovanın üzerine kurulmuş bir şehirdi. Thai dilinde
Melekler Şehri anlamına gelen Bangkok, bence Gülen Gözler olarak
değiştirilmeli. Bu zamana kadar gördüğüm hiçbir ülkede bu kadar güler yüzlü
insanı bir arada görmemiştim.
Uçaktan
iner inmez pasaport kontrolden geçtik. Valizlerimizi kabin boy olarak
ayarladığımız için bagaj beklemeden kendimizi dışarıda bulduk. Çıkışta valizler
çantalar tekrardan kontrolden geçiriliyor tıpkı Tokyoda olduğu gibi gümrük
ihlali olan bir şey olup olmadığı kontrol ediliyordu. Havalimanından Otobüslerle,
Taksi ile ve de Raylı Sistem ile şehir merkezine inilebiliyor. Benim tavsiyem
kesinlikle raylı sistemden yanadır. Hem zaman hem de cüzdan tasarrufu için.
Havalimanında
bulunan yönlendirme tabelaları çok net hemen gitmek istediğiniz bölgeye geçiş
sağlıyor. Biz, sırt çantalıların popüler bölgesi olan Khao San Road’da
kalacağımız için buraya Airport Train ile son durak olan Phaya Thai’de indik.
Yaklaşık 30 dakikada ineceğimiz durakta olduk. Kişi başı 45 Baht ödedik. 1 TL =
15 Baht. Tren için istasyon girişindeki
makinalardan jeton alınıyor. Jetonlar çıkış için de kullanılıyor, kaybetmemeniz
gerek.
.
Trenlerin ekspres olanları da var o sadece iki durakta duruyor ve fiyat kişi
başı 150 Baht, süre ise 15-18 dk. Phaya Thai’de indikten sonra taksiye binmek
için yine tabelaları takip edip durağa ulaştık. Duraktaki değnekçi olarak tabir
edeceğimiz kişiler eline otelin adresini alıp oraya 400Bahta gidebileceklerini
ama motorlu taksilerin 250 ye götüreceğini söyledi biz kabul etmeyince yoldan
başka bir taksi çevirip 100Bahta götürebileceğini söyledi. Biz de kabul edip
otele vardık. Tayland’da ilk kuralın ‘’söylenen ilk rakamı asla kabul etme!’’
olduğunu biliyorduk. Kalan pazarlık sizin insiyatifinizde gelişecektir.
Otelimizi Booking.com’dan ayarladık. Baan Chart Hotel 4 yıldızlı ve Khao san
Road’un dibinde idi. Otel hem konsept olarak hem de konfor ve temizlik olarak
çok başarılı idi. Gecelik 156TL ödedik.
. Otelin
bahçesinde Burger King ve Starbucks da mevcut. Eşyaları bırakıp hemen sokağa
attık kendimizi. İlk önce ertesi sabah için Flaoting Market turu almamız
gerekti, bir iki acenteye bakıp otelin hemen ilersindeki Happy Way firmasında
karar kıldık. Yarım günlük tur kişi başı 250 Baht ve pazarlık yok. Sokağın
havasını mantığını çözüp öncelikli olarak yorgun ayakları hünerli ellere teslim
ettik. Tayland’daki en müthiş şey ucuz masaj. 120 baht’a bir saat ayak masajı
yaptırıyorsunuz
Bu, günün
yorgunluğunu atmanın en müthiş yoluydu. Masaj sonrası caddeyi yukarıdan da
görebilmek için Roof Bar’a çıktık. Bangkok’taki barlarda sadece içecek
satılıyordu. Oysa bilseler bira fıstık ikilisinin uyumunu! Birer bira içip kalktık.
Bangkok 2.Gün
Sabah 7.30 da
otelden bizi almaya geleceklerdi o yüzden 7de inip kahvaltı yaptık. Kahvaltı
mantığı Tokyo ile aynıydı. Tüm ülkelerin faydalanabileceği ortak paydada
buluşulmuştu.
Servis,
verdiği saati biraz geçirerekten geldi. Yaklaşık 1,5 saatlik yolculuk sonrası
pazara ulaştık. Pazar alanına büyük botlarla gidip orda istersek özel kano
kiralayabileceğimizi ve de buluşma saatini söyleyip rehberimiz gitti. Bizde bir
kano kiralatıp 150 Baht kişi başı kanal turu attık.
Ben
bir baharat seti bir de pratik pantolonlardan aldım kendime giyme çıkarma yok
bağlayarak pantolon haline geliyor kumaş. Pazar turistik. Takı, toka, süs
eşyası ağırlıklı satışlar ayriyeten meyve ve Thai yemekleri yapan kanolarla
dolu etraf. Çok keyifli iki buçuk saat geçirdim pazarda.
Yemek
olayını da kanocu teyzelerden hallettik eşim ızgara tavuk ben de Pad Thai Stir
denilen (yumurta, filiz soya, nişasta noddle, tofu hatırladıklarım) bir Thai
yemeği yedim. Pazar dönüşü saat 13’de bizi otele bıraktılar. Pazar, öğlen 12 ye
kadar ve her gün açık.
Otel
Bangkok’ta görülmesi gereken birçok noktaya yürüme mesafesinde! Bizim
programımızda öncelikle WAT PHO Yatan buda (sleeping Budha) vardı. Oraya doğru
ilerlerken eşimin sandaletleri ayağını vurdu köşede ayağını rahatlatmak için
uğraşıyorduk yoldan geçen bir baba kız yanımıza gelip yapabileceği bir şey var
mı diye hemen ilgilenmek istedi. Gerek yok falan derken Yatan Buda da ayin
olduğunu saat beşten sonra gitmemizi önerdi istersek Grande Palace’ı ziyaret
edebileceğimizden ama kapanış saatine çok az kaldığını acele etmemizi falan
anlattı uzun uzun. Açıkçası okuduğum
yorumlardan dolayı da girişteki kılık kıyafet uygulama komplimanlarından dolayı
hiç gitmek taraftarı değildim. Derken başka bir alternatifin kanal turu yapmak
olduğundan bahsedince bizde en yakın istasyona gidip bir kanal turu satın aldık
bir saatlik.
Tur
için 1000 Baht ödedik kişi başı, koca bot ikimiz için çalıştı pek de hoşumuza
gitti doğrusu. Kanal turu için Rachinee Station’a gitmelisiniz ( kanal durağı
Yatan Buda’nın hemen yanında) biz bu durağa Tuktuk’la ulaştık.(Tuktuk; motordan
bozma 3 kişilik taşıma aracı) Tuktuk’lar, gittiğiniz mesafeye ve yaptığınız
pazarlığa göre 20 bahtla-100 baht arası kullanabileceğiniz araçlar. Bangkok’ta
büyük kolaylık sağladılar bize. Bir gün içerisinde Bangkok’ta girmediğimiz
sokak kalmadı. Tur dönüşü Wat Arun Şafak tapınağının tam karşısında indik.
Tuktuk’la
önce Oturan Buda’ya sonrada Yatan Buda’ya gittik. Orda çalışan görevli genelde tapınaklarda
yasak olan fotoğraf çekme işini istediğim kadar yapabileceğimi oranın evrensel
olduğunu anlattı. Oradaki işimiz biter bitmez tekrar Tuktuk ile Wat Pho’ya
geçtik.
Giriş
100Baht bir şişe su da hediye. Bu kadar büyük bir yapı ile karşılaşacağımı
tahmin etmiyordum açıkçası. İhtişamı, dillere boşuna destan olmamış.
Biraz
dua edip biraz dolaştıktan sonra yeni durağımız Siam Square’deki Hard Rock Cafe
idi. Bulunduğumuz yer meydana 5-6 km uzakta olduğu için Tuktuk’lar hem trafiğe
girmek istemiyorlardı hem de o kadar mesafe kat etmek istemiyorlardı. Bizde
başladık Taksici ile pazarlığa çünkü saat 18’den sonra açılan taksi metre
taksicinin kârına olurken benim cüzdanın zararına oluyordu. Dehşet bir trafik
vardı Bangkok’ta da. Bahsettiğim mesafeyi 40-45 dk anca alabildik. Daha önce de
belirttiğim gibi yapacağınız pazarlıklar sizin insiyatifinizde olduğu için
ister söylenin yarısına okey dersiniz ister iseniz de pazarlığın dibine
vurabilirsiniz. Siam Square alışveriş çılgınlarının mekânı olduğunu bazı Blog’larda
okumuştum. Etraf AVM kaynıyordu. Bizim alışveriş işimiz olmadığı için direk
Hard Rock Cafe’ye yöneldik. O kadar ihtişamlılarını gördükten sonra Bangkok’ta
ki bana biraz sönük geldi. Fiyatlarda da ülkenin ekonomik durumu bir şeyi
etkilemiyor. Japonya, Amerika, Hong Kong….her yerde aynıydı.
Yemek
faslının ardından magnetimizi alıp bir Tuktuk’a atlayıp Khao San Road yolunu
tuttuk. İlk iş yine ayak masajı bu sefer meşhur Charlie’de yaptırdık. Ve gördüm
ki değişen hiçbir şey yok!. Fiyatlar sabit 120 baht. Sokağı turlayıp bir bara
oturduk. Khao San Road’da ahlaksız bir gece hayatı bulmanızın imkânı pek yok.
Burası bohem gençliğin takıldığı sırt çantalıların mekânıydı. Sokakta alış
veriş yapar müzik dinler masaj yaptırırsınız bolca. Khao san’nın gözüme çarpan
en önemli özelliği de pazarlıksız son fiyatların olduğu Tayland’ın bence en
ucuz bölgesi oluşudur. Bazı tezgâhlar pazarlıktan bıkmış olsa gerek ki ‘’No
Bargain’’ levhaları göz bebeğinize giriyor. O akşam ben de kendime ufak bir
alışveriş yaptım.
Aldığım en eğlenceli şey ise Go pro’lar için dizayn
edildiğini düşündüğüm selfie sopalarının cep telefonuna uyarlanmış versiyonu.
Bir bluetooth kumandasına sahip bu sopalarla kendinizi şekilden şekile girmeden
çekebiliyorsunuz. Fiyat söylediği fiyatın yarısına aldım benim için makul bir
pazarlık oldu belki daha aşağısı da mümkündür. Bangkok’taki son akşamımızı
biraz Khao san’da birazda otelin bahçesinde geçirdik. Ertesi sabah Phuket
yolcusu olduğumuz için çok da uzatmadık.
Bangkok’tan Phuket’e 3.gün
Sabah yine 7’de toparlanıp hem check out yapmaya hem de
kahvaltı yapmak için lobide hazır olduk. Phuket uçuşumuz iç hatlar uçuşlarının
yapıldığı Don Muang havalimanındandı. Taksi ya da Minivan’lar tercih ediliyor.
Biz yine Happy Way Tour’dan havalimanı
servisine 2 kişilik yer aldık. 100Baht kişi başı. Sabah sözleşilen saatte
otelde olup oyalanmadan havalimanına ulaştırdılar. Phuket uçuşumuz yine
staralliance üyesi Thai Airlines Smile uçuşunaydı. Havalimanı inanılmaz modern.
Güvenlikten önce ve güvenlikten geçtikten sonrada aradığınız her şeyi
bulabilirsiniz. Havalimanın her noktasında da ücretsiz internet var. Yine
rötarsız bir şekilde uçağımız kalktı. Thai smile hostesleri ve uçak çok
renkiliydi. Renklerin coşkusundan sanırım pozitif enerjisi hiç düşmüyor
insanın.
Phuket’te
havalimanına iner inmez çıkışa yöneldik. El bagajları çıkışlarda zaman
kaybetmeme konusunda çok büyük yardımcı oldular. Havalimanından Patong Beach 1
saat sürdüğünü yine Blog’larda okumuştum. Ya taksi tutacak ya da otobüse
binecektik. Havalimanından taksi 800 Baht. Havalimanındaki tur firmalarına göz
atarken eğer turu oradan alırsak taksi ücretini fiyata dâhil edeceklerini
söylediler. Biz de ilk katılmak istediğimiz tur olan Phi phi Island (Leonardo
Di Caprio’nun oynadığı Beach filmini
çektiği yer) turunu satın aldık. (2000Baht kişi başı) hemen araç hazırlandı ve
biz koltuğumuza kurulup 1 saat sonra otelde olduk.
Otelimiz
Patong Beach’de The Nap Hotel’di 4 yıldızlı 175tl. Gerek konumu gerek
konforu tam not aldı bizden
Otele
vardığımızda yağmur devam ediyordu biz de yapılacak en güzel şeyin masaj olduğu
kanısına varıp otelin masaj kulübü ile görüşüp randevu aldık. Geleneksel Thai
masajı fazla iddialı olur düşüncesi ile normal masaj tercih ettik.
Masajdan
sonra giyinip kuşanıp dışarı çıktık. Açlık had safhada olduğu için önce yemek
için sahildeki balıkçılardan birine oturduk. Phuket’te, Çin’de hasret
kaldığımız taze deniz ürünleri üzerine yoğunlaşma planlarımız için ilk adımı
atıp açılışı Istakozla yaptık. Deniz ürünleri gram üzerinden fiyatlandırılıyor.
Seçtiğiniz mekâna göre Istakozun 100Gr’ı 200-300Baht arasında değişiyor. İlk
akşam, Istakoz, Karides pilav, Spring Roll ve Tayland mutfağının en ünlü
çorbası Tom Yum Goong seçtik.
Tom Yum Goong Müthiş
lezzizdi. Seçtiğimiz mekân Türkiye’deki aile gazinolarına benziyordu. Şef
garson dolaşıp yemekten memnun kalıp kalmadığımızı soruyor müşterilerin keyfine
keyif katan piyanist şantör hem müzik yapıp hem de müşterilerle garsonlar
arasındaki koordinasyonu kaş-göz hareketleri ile yönetiyordu. Yemeğin ardından
Phuket’in en ünlü plajı olan Patong’un en hareketli caddesi olan Bangla Walking
Street’te dolaşıp birer bira içip otele döndük. Caddede ilk olarak dikkatimi
çeken Husband Care Center’di J
Phuket 4. Gün
Sabah erkenden kalkıp sağanak yağışla selamlaşıp
kahvaltıya indik. Kahvaltı Açık Büfe. Uzakdoğu tarzı ama Çin’deki açık
büfelerle kıyaslayınca yiyecek çok şey bulabiliyorsunuz. Kahvaltıdan sonra Phi
Phi turuna katılmak üzere gelen servise bindik.
Sözleşilen
saatten 5-10 kimi zamanda 15 dk gecikebiliyorlar ki bu benim gözlemlerime göre
Firmanın değil, müşterilerin sorumsuzluğundan kaynaklı bir gecikme oluyordu.
Çoğu müşteri verilen saatte Lobide hazır değildi. Servise binip birkaç otel
gezdikten sonra şoförümüze gelen telefon sonucunda Phi Phi Turunun iptal
edildiği haberini aldık. Hava şartları bu tur için elverişli değildi istersek
paramızı iade alabilir istersek de bir sonraki gün için rezervasyon
yaptırabilirdik. Biz bir sonraki güne kaydırıp gerisin geri otele döndük. İşin
en kötü tarafı eğer turunuz iptal edilmişse aynı gün başka bir tur ayarlamak
çok zor. Çünkü bütün turlar sabah 7,30’da yola çıkmış oluyor. Ancak yarım
günlük turlara dâhil olabiliyorsunuz ki onda da seçenek yok denecek kadar az.
Otele döndüğümüzde saat 8,30 du yakınımızdaki dalış okuluna gidip scuba diving
için konuşmak istedik ama bizim bulunduğumuz zaman dilimi dalış için uygun
değildi. Otele geri dönüp biraz bilardo oynayıp zaman geçirdik saat 9 da otelin
tur şirketi açıldı ve alternatif ne yapabiliriz diye konuştuk. Yarım günlük
katılına bilecek en iyi tur Elephant Treking(Fil yürüyüşü) ve Big Budha gezisi
idi.
Kişi
başı 1000Baht ödeyip turu satın aldık. Burada acentacı arkadaş bizim için Phi
phi turunu aldığımız firmayı arayıp ertesi günkü turumuzu James Bond Island
için değiştirdik. Phi Phi açık denizde olduğu için fırtınadan çok
etkileniyorken James Bond kayalık bölgesinde olduğu için iptal olasılığı çok
düşük oluyormuş. (Bizim bulunduğumuz hafta hava şartları Phi Phi Island tur
için pek müsait olmadı.) Yine otelden acenta görevlileri gelip bizi aldılar. Önce
Bebek Filleri beslemek için bir alana gittik. İşin bu kısmı çok eğlenceliydi
gerçekten filler müthiş oyuncuydu. Bebek filler ile işimiz bitince ağaç ev gibi
bir bekleme bölümüne geçip sıramızın gelmesini bekledik.
Filler
nesli devam eden, yeryüzündeki en heybetli hayvanlardan bir tanesi. Daha önce
Pekin hayvanat bahçesinde kafeslerin ardında gördüğüm bu güzel canlıyla ilk
defa bu kadar yakın olmak heyecan verici idi doğrusu. Trekking kısmına gelince
filin üzerine kurulu 2 kişilik tahta hiçbir güvenlik önlemi olmadan Kral
tahtına kuruluyormuş gibi oturduk. Bizim ziyaret ettiğimiz çiftlikteki fillerin
sağlık durumu gayet iyi görünüyordu hatta doğruluğunu bilemem ama satın
aldığınız fotoğrafların geliri fillerin bakımı aşıları için kullanıldığını
söylediler. Tüm bunlara rağmen fil sürücüsünün elinde bulunan sivri demir çubuk
fil sürüş sırasında asilik yaptığı takdirde fili uyarmak içinmiş. Ben
kullandığını görmedim lakin varlığı bile insanı huzursuz etmeye yetti.
İkinci
konu yağmurun altında müthiş keyifli olan maceramız dağın yamaçlarında, uçurum
kenarlarında devam edince heyecanın yerini bende tedirginliğe bırakmadı değil.
Heyecanlı, korkulu, keyifli karmaşık duyguların olduğu hoş bir anı olarak
kaldı. Fil yürüyüşünden sonra Big Budha’yı görmek için Phuket’in en yüksek
tepesine çıktık. Yağış’ın yanına sis de eklenince görüş sıfır olsa da hissiyatı
yoğun oldu. Yoğun yağışlarda imdadımıza geçen sene aldığımız su altı kamerası
yetişti. Big Budha’nın tamamen turizm amaçlı olduğunu birçok Blog’da okumama
karşın yukarı çıktığımızda manzara farklı oldu.
Birçok
Budist rahip görev alıyor, kimisi dua ediyor kimisi etraftaki işleri
toparlıyordu. Ben de ilk defa bir Budist rahiple oturup dua ettim.
Akşam
bir seyahat klasiği olarak Phuket’te bulunan Hard Rock Cafe’ye hem yemeğe hem
de magnet almaya gittik. Ama gittiğimizde istediğimiz magnet kalmadığını
öğrenince biraz burulup yemek için hemen yan taraftaki Adam Sandler’ın,
filmlerindeki müdavim mekânı Hooters’ta yemeğe karar verdik. (Hard Rock Cafe
Phuket, Bangkok’tan daha iyi görünüyordu.)
Hooters sempatik garsonları ve güzel şovları ile çok eğlenceli geldi. En ünlü tarifleri
olan acılı kanatlar gerçekten de acının son noktasıydı demek doğru bir
tabirdir. Fiyatlar Hard Rock Cafe gibi idi. Adresleri vermiyorum Patong’da her
şey yürüyüş mesafesindeydi.
İllaki karşınıza çıkacaktır. Yemekten sonra yolumuzu Bangla Walking Street’e
çevirdik.
Kendimizi
ahlaksız gece hayatının içine attık. Ahlaksız gece hayatı deyince ürkütmeyeyim
kimseyi cadde boyunca bar masalarında bulunan direklerde sanatlarını icra eden
direk dansçılarını görmemeniz imkansız. Biz de bu mekanların en ünlüsü olan Tiger’a
gittik. ilk önce alt katta birer bira içip saat 10’dan sonra üst katta çıkıp
bahsedilen büyük şovu izlemek için yerimizi aldık ama tamamen tırt olan bir
uyduruk şovla karşılaşınca ikinci içkileri ısmarlamadan tekrar alt kata indik.
Üst kat clup olarak işliyor.
Dans
severler için ideal olsa da bizim için pek uygun değildi. Bu mekânlarda
dikkatimi çeken bir diğer konu sevgilisini, kocasını, arkadaşını elinden tutup
gelen hemcinslerimle doluydu. Hızını alamayıp direklere tırmananlardan
bahsetmiyorum bile.
Phuket’te yalnız bir erkek ve yahut grup erkek değil iseniz
pek yıldızınız parlak değil. Yolunuzu kesen elinize kolunuza yapışan olmuyor.
Bayan dayanışması bu olsa gerek J yerel biralar tüm mekânlarda 100-150 Baht arası.
Burada da fındık fıstık yok. Katıksız alkol servisi en sevmediğim lâkin el
mahkûm yapacak bir şey yok. Go Go Bar’lar ile de şöyle bir deneyimimiz oldu;
yoldan 100Baht bira fiyatı verip ısrar kıyamet sizi davet eden arkadaşlar
milyon tane, biz de dedik nedir bu Go Go Bar olayı gidip görelim! İçeri
girdiğimizde yine direklerde duran son derece ruhsuz dansçı arkadaşlar mevcuttu
dışardan fark üstsüzlerdi. Bahsedilen bira fiyatı da dışarıda söylenin 5 katı
idi. Bizdeki Pavyon mantığı olsa gerek. Hiç oturmaya gerek duymadan dışarı
çıktık. Bu arada Musonların son haftalarında olduğumuzu Bangkok’ta hissetmezken
Phuket’e adım atar atmaz hissettik. Bir anda kıyamet, fırtına, yağmur ne varsa
yaşayıp 3 dk sonra hava normale dönüp 5 dk sonra yeniden başlıyordu.
Phuket James Bond Island Turu 5. Gün
Sabah yine sağanak yağışla selamlaşıp kahvaltıya
indik. Umutla umutsuzluk arası tur servisini bekleyip Acaba bugün de iptal olur
mu? Derken tekneye kadar gittik. Phi Phi için hızlı motorlarla aldığımız tur,
James Bond’da büyük tekneye dönüşmüştü. İyi ki de dönüşmüş, mevsimsel olarak
hızlı motorlarla yolculuk pek konforlu olmadığını öğrendik. .
Büyük teknenin ikinci katına çıkıp yerleştik.
Yolcu sayısı çok olmadığı için
rahat bir yolculuk yaptık. İlk durağımız Panak adasında kano turu idi. Küçük
bir mağara girişinden sonra biraz karanlıkta yol aldıktan sonra adeta cennet
olarak tabir edeceğim bir yere çıktık.
İnsanın
nutkunu tutturan bu cennette yarım saat dolaştıktan sonra tekneye tekrar
döndük. Biraz daha yol aldıktan sonra Hong adasında durup tekrar Kano yaptık
mağaraların içindeki sarkıtları inceledik.
Bu arada yağmur bir durup bir devam ediyordu. Derken öğlen yemek için
tekneye döndük açık büfe öğle yemeği teknede oldu. Yemeğin ortasında gelen
şiddetli yağış biranda herkesi kucakladı.
Yemekten
sonraki durağımız ismini 1974 yılında çekilen ‘James Bond Golden Gun’ filminden
alan James Bond Island. Filmin bir kısmı bu adada geçmektedir. Biz de gitmeden
izleyelim bakalım neleri değişmiş bulacağız derken film için sadece bir plato
kurulduğunu ve adada yapılanmaya izin verilmediğin gitmeden öğrendim. Büyük
tekneler adaya yaklaşamadığı için bizi 20-30 kişilik botlarla açıktan alıp
adaya taşıdılar 30dk bir süre adada takılıp resim çekilmemize izin verildi.
Süre
kâfi, zira adada yapacak hiçbir şey yok. Dönüş için geldiğimiz botlara binip
yola çıkmamızla beraber bir anda fırtına koptu. Botumuz ne ilerleye biliyor ne de
dönebiliyordu! Rüzgârın kuvvetli etkisi ile birkaç kere yan yatıp devrilme
tehlikesi atlatsa da kaptanımızın doğru yönlendirmesi ile dengemizi
koruyabildik. Adrenalin düşkünü olduğumu sanan ben! O an o kadar korktum ki
kendimi mülteci teknesinde tıkılı kalmış gibi hissettim. Korkumun nedenine gelince İnsanların o can havli
ile birbirine zarar vermesi ya da bana zarar vermesi oldu. Yağmurun şiddetti
tokat misali vurdu üzerimize. Derken Kaptan ilk yakaladığı durgunlukta kıyıya
geri döndü. Bir süre fırtınanın durulmasını bekleyip tekrar Teknemize doğru
hareket ettik. Benim için en keyifli yanı, yağmurun uzaklardan gelişini çok net
görebilmekti. Tekneye çıkınca son durağımız olan Müslüman Köyü ziyaretimiz
Fırtına yüzünde, Yüzme molası ise az önce yaşadığımız olaydan çok etkilenen
müşterilerin yoğunlukta olması nedeni ile iptal edildi. Herkes bir an önce
karaya ayak basmak istiyordu. Dönüşte
herkes geldiği servislerle otelline geri döndü.
Otele
dönüp giyinip kuşanıp düştük sahil yoluna. Otelden çıkmadan ertesi gün ne
yapabilir diye acenteyle görüşelim dedik ama kapanmıştı. Biz de önce karnımızı
doyuralım sonra sahildeki acentelerle görüşürüz dedik. Yemek için sahildeki otellerden
birinin restaurantı olan Tantawan adlı mekana oturduk. Menü; Yengeç, Tom Yum
Goong, Kalamar. Tüm gün güneş yüzünü göstermemesine rağmen felaket yanmıştım.
Önce resturantın bahçesinde otururken bir anda bastıran saçakların altındaki
masaları bile rahatsız edince içeri geçtik.
Yemekler güzeldi. Yemekten sonra sahildeki acenteları
dolaştık ve en güven verici olan (Bizce) A S Travel şirketinde karar kıldık.
Satış elemanı ile yaptığımız görüşmeler sonucu Phi Phi için hava şartlarının
elverişli olmadığına karar verdik. Ertesi gün için Rafting ve ATV sürüşünü
kapsayan yine tüm günlük bir safari turu satın aldık. Kişi başı 1200Baht. Tur
işini halledip yine düştük Bangla Walking Street yollarına.
Phuket’te Safari Tur 6. Gün
Sabah kahvaltının ardından acente servisi bizi 8’de
lobiden aldı. İlk önce Patong’a 2 saat uzaklıktaki Monkey Cave gittik. Bu arada
ayrıca Suwankuha Temple’da var. Ziyarete açık. James Bond’da olduğu gibi kendi
başımıza takılmamız için 30dk serbest zaman verildi. Ve Maymunlar konusunda
uyarıldı. Buradaki Maymunlar vahşi oldukları için bazı zamanlar
saldırabiliyorlarmış o yüzden sinirli görünen maymunlara çok yaklaşmamız
söylendi.
Maymunlar
çok keyifliydi. Etrafımız onlarca maymunla çevrilmişti. Elinizden yemek için
pek hevesliler ama bir o kadar da tehlikeli. Dünya küçük gerçekten yıllardır
görmediğimiz üniversite yılarından arkadaşımız Özgül ile burada karşılaştık.
Monkey Cave’den sonra White Water’da rafting yapmaya gittik. Yağmur, nehrin
debisini arttırdığı için rafting öğleden sonraya ertelenip ATV sürme aktivitesi
öne alındı. İlk defa ATV sürdüğüm doğrudur. Biraz merak vardı. 10 kişilik bir
ekip ile yola çıkıldı. Biz ekibin son iki ATV’sine yerleştik. İyi ki de öyle
yapmışız bilinçsizce aldığımız bu karar çok eğlenmemizi sağladı. Gurupla arayı
açıp hız yapabilme imkanı sağladık. ATV sürüşü tahmin ettiğimden çok eğlenceli
geçti yağmurun altında bataklığa dönmüş yollarda kah batarak kah çıkarak kah
yolda saplanmış araçlara yardım eli uzatarak tam bir macera yaşadık.
Dönüşte
yine açık büfe olarak kurulmuş Thai yemekleri ile öğle yemeğini hallettik. Ve
Rafting için beklemeye başladık. Daha önceki rafting deneyimlerimizin aksine
burada kürekler bize teslim olmadı. 2 adet dümenci ve bir Singapurlu bir çift
ile nehre çıktık. Kürekleri bize vermedikleri kadar vardı. Nehir deli deli
akıyor ve çok fazla kaya ve inişler çıkışlar vardı. En keyif aldığım rafting
deneyimi oldu.
Rafting
dönüşü de nehrin üzerine kurulmuş bir çelik halattan kaymaca aktivitesi olan
Flaying Fox dedikleri aktiviteyi yaptık.
Malum
dönüş yolunda servis kontağının çalışması ile bütün misafirler uyudu. Otele
geldiğimizde güneş açmıştı fırsat bu fırsat deyip sahile attık kendimizi yine
kırmızı bayrak olsa da deniz kum güneş yetti.
Akşam yemek işini sahilde bulunan, Pazar alanını anımsatan
yanyana kurulmuş tezgâhlarda yemek satılan sokak şöleninde yedik. Yemekleri
istediğiniz tezgâhtan sipariş edip ortada bulunan masaları kullanabilirsiniz.
Menü; Deniz ürünlü noodle, Jumbo Karides, bir çeşit tava okyanus balığı ve
yerel biralar. Burada yemek restaurantlardaki fiyatın yarısı idi. Yemek sonrası
yine Bangla Walking Street’e attık kendimizi yola bakan barlara oturup
yüzmilyon çeşit insanı gözlemlemek çok keyif verici oluyordu. Son gecenin
hatırına azıcık uzattık.
Phuket 7. Gün
Son gün olduğu için biz tur satın almadık (Eğer
uçağınız gece değilse tavsiye etmiyorum çünkü tam gün turlar sözde
17.00-17.30’da otelde olunacak gibi bahsediliyor ama dönüş 18.00- 19.00’dan
önce olmuyordu) Akşam 5’e kadar zamanımız vardı. Geç kalkıp kahvaltının son
dakikasına yetiştik. Check out yapıp valizleri lobiye teslim edip biz sahile
koştuk şansımıza yağmur yoktu ama dev dalgalar devam ediyordu kırmızı bayrakla
selamlaşıp sahilde takıldık.
Daha sonra havuza girmek için otele döndük. Otelimizin tek
şikayet edeceğim yanı giyinme odası veriyoruz dedikleri yer aslında sıcak suyun
olmadığı kabinlerden oluşan toplu kullanım odasıymış. Her şey okey yalnız soğuk
su işi bozdu. Çarçabuk duşumuzu alıp hazırlanıp otelin restaurantına geçtik
Tayland’dan ayrılmadan son Thai yemeğini yiyelim dedik. Menü; Tom Yum Goong,
Sweet and Sour Chicken ve Sushi (görünce dayanamadık) ve yerel bira. Tayland’da
unutamayacağım tek yemek sanırım Tom Yum Goong olacak bu nasıl güzel bir
çorbadır insanın yemelere doyamadığı. Tom Yum Goong’ı bize şiddetle tavsiye
eden eşimin ablası Sevgili Zeynep’e tekrar teşekkür ediyorum. Yemek konusundaki
zevkine hayranım. Olmadık lezzetleri bulur, duyulmamış tatlar konusunda her
daim fikri vardır. Tayland’da popüler 2 yerel bira var biri Chang diğeri Singha
ikisi de çok lezizdi. Yemekten sonra A S Tour şirketinden aldığımız servis tam
saatinde gelip bizi aldı. Yine taksi kiraladık çünkü Minivan’larda müşterilerin
rahatlığı (zamanında lobide olmama) biraz rahatsız edici kasılıp gerilmeden
rahat rahat gidelim istedik. Havalimanından Thai Cooking kitaplarını kaptım o
Tom Yum Goong yapılacak o kadar! Bir tatil daha bitti. Bir kere gittiğimiz bir
ülkeye ikinci kez gitme planlarımız olmaz ama bu kuralı Tayland ile bozacağız
duruyor. Yeniden gelmek üzere diyerek ayrıldık.