12 Eylül 2016 Pazartesi

BAE-DUBAI


Yine kıyıdan köşeden denk gelen, hafta sonu birleştirmeli izinlerin ilk fırsatında düştük yollara. Hindistan’da geçen kavurucu yaz sıcağına doyamayıp kendimizi Dubai’de bulduk. Eylül ayı Asya’da seyahat pek mümkün değil. Her yer Muson’a teslim olmuş durumda. Bizde rotayı bir insanlık şaheseri olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde Dubai’ye çevirdik.
Ahmedabad -Dubai arası 2,5 saat ve her sabah erken saatlerde direk uçuş var. Birleşik Arap Emirlikleri Türk vatandaşlarından vize istiyor. Eğer THY yada Emirates Havayolları ile seyahat edecekseniz vizenizi online alabiliyorsunuz. Biz Emirates ile gittik. Gerek iş gerek seyahatler için birçok hava yolu firmasını tecrübe ettik. Her ne kadar Türkler fiyatlardan dolayı THY’yi beğenmeyip laf söyleseler bile bu zamana kadar hem kabin ekibinin profesyonelliği hem uçak içi konfor konusunda bence ilk sırada yer alıyor. Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri’nin en gelişmiş ve en modern şehri. İnanılmaz bir hızla büyüyüp gelişiyor. Paranın sınır tanımadığına şahit olmak isteyenler için görülesi bir yer. 1.GÜN Sabah 9.30 uçağı ile Dubai’ye gittik. Yerel saate göre saat 11’de ordaydık.
El bagajı ile seyahat ettiğimiz için hızlıca gümrükten geçip çıkışa yöneldik. Online aldığımız vizelere yalandan bir bakıp geçtiler. Havalimanı çok da abartılacak güzellikte değildi kanaatimce. En ayırt edici yanı havalimanı içinde kullanıma sunulan Maclaren baston pusetler olsa gerek. Çocuklu aileler için havalimanı içinde büyük nimet.Biz 9 Eylül Cuma sabahı ordaydık. Metro Cuma günleri saat 12’den sonra çalışmaya başlıyormuş. Zaman kaybetmemek hem de taksileri denemek amaçlı kapıya yöneldik. RTA amblemli tüm araçlar normal taksi. Taksi açılışları havalimanından 25 Dirhem, alışveriş merkezlerinden 12 Dirhem, otel yada sokaktan çevirdikleriniz 5 Dirhem ile başlıyor. Ayrıca havalimanında çalışan taksicilerin nerede ise tamamı bayan şofördü. Pembe başörtüleri ve pembe taksileri ile kapıda hazır bekliyorlardı. Hava tahmin ettiğimizden daha az sıcaktı. Havalimanından direk otele geçtik.
Oteli booking.com’dan ayarlamıştık. Four Points Sheraton Hotel, odamızın manzarası şahaneydi. Ama eksikler çok fazlaydı terlik, dış fırçası gibi kişisel ihtiyaçlar genelde bu sınıfta olan otellerde fazla fazla varken Dubai’deki Sheraton’da yoktu. Hızlıca yerleşip kendimize çeki düzen verip düştük sokaklara.
Dışarı çıkmadan önce otelin tur masasına uğradık, planlarımızın arasında çölde safari yapmak vardı lakin bu tur için bebeğinizin en az 1 yaşında olması gerekiyormuş, safari araçları kum tepelerinde uçarak gittikleri için bebekler için çok tehlikeli oluyormuş. Private tur istiyorsak da fiyatının çok yüksek olduğunu söylediler rakam bile vermeye cesaret edemeden! Günü birlik AbuDabi şehir turları ise sadece bir cami ziyareti ve Ferrari World Park ziyareti için 750TL gibi bir rakama mal oluyordu. Ferari World ilgilendiğimiz bir destinasyon olmadığı için bu turdan da vazgeçip kendi alternatif programlarımıza yoğunlaşmaya karar verdik. Otel Emirates Towers’lara yakın bir konumdaydı ve bana göre her yere taksi ile 30 dirhemdi ☺ hemen yakınında Financal Center metro istasyonu vardı. Şehir turuna en uzak noktadan başlamaya karar verdik.
İlk durağımız Dubai Marina oldu. Metro istasyonları çok bakımlıydı. Metro turistler ve göçmen işçiler için yapılmış zannımca. Yerel halktan birilerini görmek pek mümkün olmadı. Marina’da Türkiye’deki Forum Alışveriş merkezilerine benzeyen bir Mall vardı.
Sahil tarafında Tike isimli bir de Türk restoranı, haftalardır aşerdiğimiz lahmacunla kucaklaştık. Sanırım ilk burkalı (çarşaflı) ablaları ve bembeyaz uzun gömlekleri ile Arabik beyleri burada gördüm. Bir masa etrafına toplanmış 4 gizemli hanım ve bir bey birlikte yemek yiyorlardı. Buraya gelene kadar metro ve sokaklar turistten geçilmiyordu.
Jumeirah Beach deniz keyfi yapmak isteyenlerin en popüler mekanı. Marinanın etrafı pek Dubai’de olduğunuzu hissettirmiyor. Etraf turistten geçilmiyor.
Metro, gitmeden önce okuduklarım kadar soğuk gelmedi bana normaldi her şey. Metroda yemek -içmek yasak, sakız çiğnemek de. Kılık kıyafet konusunda aslında uyarılar vardı. Alışveriş merkezinin kapısında gördüm. Bayanlar için yarım kollu tişörtler öneriliyordu. Turistler de bu konuda ikiye ayrılmış durumdaydı, yarısı giyime kuşama dikkat ediyordu, kalan yarısı ise aksine sınırları zorluyorlardı.
Dubai’nin çölün ortasına kurulduğunu uçaktan görebiliyoruz ama şehrin de bu kadar ıssız olacağını düşünmemiştim. Metro yer üstünden gidiyor sokaklar caddeler ıssız. Pek alışık olduğumuz bir şehir düzeni yoktu. Şehir daha çok alışveriş merkezlerinde yaşıyor. Cadde alışkanlığı yoktu, hoş o kadar sıcakta olmaması normal olsa gerek.
Marina kısmında karnımızı doyurup takıldıktan sonra Emirates Mall’a gittik. Dubai deyince hemen akla gelen çölün ortasındaki kayak pistine karşı kahvelerimizi içtik. Ski Dubai, Emirates Mall’da en üst katta.
Dubai’de aklınıza gelebilecek tüm markaların mağazaları var. Ama fiyatlar konusunda markaların en yüksek olduğu bölge olmalı. Gitmeden öncede Dubai’de yaşamın pahalı olduğunu okumuştum ama açıkçası bu kadar da beklemiyordum. Yemek içmek çok pahalı. Restoranlarda yemekler ortalama 200 dirhemden başlıyor diyebilirim. Ortalama 2 kişilik standart bir yemek 250-350TL ye mal oluyor. Daha lüks mekanlar için sınırları hayal gücünüze bırakıyorum. Emirates Mall’da kahveden sonra Carefour’a gittik. Zülce için bir şeyler almak için. Orda da fiyatlar şahaneydi.
Akşam yemek için Nusr’et (İstanbul’da ki restoranın şubesi) için rezervasyon yaptırmıştık. Bütün günün koşturmasının ardından güzel bir yemek şahane oldu. Şansımıza Nusret de ordaydı mini bir Show eşliğinde etleri servis etti. Dubaililer akşam yemeğine saat 21.00’den sonra başlıyor. Biz saat 20.00’de ordaydık elimde beyaz naylon Carefour poşeti ile ☺ çalışanlar son derece kibar ve güler yüzlüydü. Etler ve Havuç dilim baklava konusuna hiç girmiyorum fevkaledenin fevki bir yemekti, hesap da öyle hazırlıklı gitmekte fayda var. Masamız Burj khalifa manzaralıydı. Nusr’et Four Season Sheraton Hotel’inin bahçesinde.
2.Gün Oteli kahvaltı hariç ayarlamıştık. Kahvaltılar için programımız Starbucks’ları değerlendirmekti ziyadesi ile özlüyoruz Hindistan’da zaten. Sabah saat 10’da Dubai Mall açılıyor bizde 10.30 da Dubai Mall’da olduk. İçeride kocaman bir akvaryum var ve bu akvaryumu gözlemlemek isteyenler için en uygun saat kesinlikle sabahın bu saatleri, daha sonra akvaryumun önünde duracak yer olmuyor.
Akvaryumun hemen üst katında Starbucks, kahvaltımızı bir güzel sandviçler eşliğinde yaptık. Dubai Mall’da tıpkı Emirates Mall gibi bütün markaları bünyesinde barındırıyor. Ama düzen kurulum açısından Emirates Mall daha planlı programlıydı.
Alışveriş merkezinin içerisinde ne ararsanız var bizim en çok ilgimizi çeken içerdeki kocaman bir kitapçıydı. İçeride kaybolmamak elde değil. Sanırım bu zamana kadar gördüğüm en büyük kitapçıydı. Kitap dışında çok güzel kartlar, tablolar da vardı. Kitapçıdan ne zamandır piyasa araştırması yaptığımız Binbir Gece Masalları’nı bir de Ortadoğu yemek tarifleri kitabını aldık. Dubai Mall’da kocaman bir Buz Pateni Pisti’ de vardı.
Bu alışveriş merkezlerinde bir tam gününüzü sıkılmadan geçirebilirsiniz zira dışarda yapacak bir şey olmadığı için herkes buralara yönleniyor. Zülce 8 aylık ve haliyle halen emziriyorum. Dubai’deki en hoşuma giden şeyde Zülce’yi tuvaletlerde rahatça emzirebilmem oldu. Tuvalet derken, tuvalete girmeden kocaman koltuklar koyup içerde işi olmayanlar için bekleyecek şahane köşeler yapmışlardı. Böylece tuvalete girmeden emzirme işini rahatlıkla halledebildim.
Bir diğer dikkat çeken şey ise elbette ki Dubai’nin meşhur burkalı kadınları. Onların üzerine çok konuşuldu, okundu ama gerçekten bu kadar konuşulacak kadarmış. Yanlarından geçerken yayılan parfüm kokuları, çarşafın altından görünen ful makyajlı gözler büyüleyici idi. Çanta ve Ayakkabıda Chanellerin, LV’lerin, Michale Kors’ların vs..havada uçuştuğu, Sex and City’nin çarşaf altı olarak yaşandığına şahitlik ettim. Birçok mağazanın vitrininde burkaların üzerindeki taşların değerli taşlardan yapıldığının belgeleri vardı.
Akşam saat 17.00’a kadar oyalanıp sabah rezervasyon yaptığımız Burj Khalifa’nın gözlem terasına çıkmak için gittik. Alışveriş merkezinin içinden çıkılabiliyor. Ne kadar rezervasyon yaptırılsa da girişlerde sırada beklemek kaçınılmaz son. Çıkarken Tom Cruise’un Görevimiz Tehlike filimdeki sahnelerinin gerçek olduğunu ve birebir kendisinin oynadığını gösteren belgeselleri izledik.
Asansör 124.kata tam 1 dk da çıkıyor. Yukarda sizi eşsiz bir manzara bekliyor demek isterdim lakin bildiği çöldü etraf. İsterseniz yeşil pano ile Tom Cruise pozu verebiliyorsunuz. Ben de bir heves Zülce ile pozu verdim lakin kasaya gittiğimde bir foto için 200TL istedikleri için Burj Khalifa’ya tırmanışımız eksik kalsın dedim.
Burj kalifa’dan sonra bir seyahat klasiğimiz olarak Hard Rock Cafe’ye gitiik. Festival City Mall’da. Dubai’ye gitmeden önce tarihleri kontrol etmekte fayda var yoksa gittiğiniz mekanda yemek dahi bulamayacağınız zamanlar olabiliyor. Bizde bayram arifesi gittiğimiz için Hard Rock’da müzik ve Alkol yoktu. Biz de madem öyle oturmaya gerek yok dedik eşimin koleksiyonu için bira açacağımızı alıp otele geri döndük.
Yemeği oteldeki Fas Restoranında yedik. Gayet başarılı idi. Yemekten sonra otelin 43.katındaki teras barda bir şeyler içelim dedik. Şehrin manzarasına en iyi hakim olan mekanlar arasında lakin orası da kapalıydı havuz kenarında biraz takıldık sonra odaya indik.
3.GÜN Dubai’nin en sevdiğim taraflarından bir diğeri de sabahın köründen yollara düşmek gerekmemesi idi. Hayat sabah 10’dan önce başlamıyordu. Dubai Mall ile otel arası metro ile 1 durak olduğu için kahvaltıya yine oraya gittik. Sonrada Dubai’nin yerel çarşılarını pazarlarını gezmek için eski Dubai tarafına gittik. Metro ile ulaşmak çok kolay. Google Maps’ten gitmeden önce lokasyonları kaydederseniz navigasyonu çevrim dışıda kullanabilirsiniz adreslere kolay ulaşmanızı sağlar. İlk önce nehir kenarına gittik. Oradan Grand Souq Deira’dan giriş yaptık. Burada envai çeşit baharat, şal, terlik vs hediyelik eşyalar satışa hazır bekliyor. Lakin fiyatlar pek de alışverişi keyifli hale getirmiyor. Sorduğum kıytırık bir şalın fiyatı 100TL’den başlıyordu. Pazarlar iç içe gibi birbirlerine çok yakındı.
Souq Deira’dan sonra Altıncılar çarşısına gittik. Vitrinlerdeki ihtişamlı takı setleri Arap kadınlarının gösteriş merakını yansıtıyordu. Allahım o ne işleme o ne işçilik. O bahsedilen altın matikleri göremedik.
Çarşı Pazar işimiz bittikten sonra dünyanın 7 yıldızlı tek oteli, meşhur Burj Al Arab’ı en iyi görebileceğimiz Souk Medinat’a gittik. En kolay ulaşım Emirates Mall’a kadar metro ile gidip oradan taksi ile geçmek. Burası da bir nevi modern kapalı çarşı. Etrafı yapay bir havuzla çevrili, çok keyifli bir mekan. Kapalı alanlarında hediyelik eşya mağazaları var.
Yemek yemek içinde küçüklü büyüklü restoranlar, biz Burj Al Arab manzaralı The Meat Company restoranı tercih ettik. Yemekten sonra etrafı iyice dolaşıp otele döndük.
Günbatımını izlemek için biraz terasta takılıp üstümüze başımıza çeki düzen verip Dubai Mall’daki su gösterisini izlemek için yeniden mall’a gittik.
Las Vegas’daki havuzları dizayn eden şirket kurmuş burayı da. Akşam 18.00’dan sonra yarım saate bir gösteri başlıyor her seferinde başka bir şarkı çalıyormuş. Biz klasik müzik performansına denk geldik ama daha önce mezdeke çalarkenki videolarını izlemişliğim vardı. Hava çok sıcak olduğu için bir gösteri izleyip içeri yemeğe geçtik. Akşam yemeği için bir gün önce Cheesecake Factory de otururken gözümüze kestirdiğimiz Arap restoranına gittik. Yemekler orta sınıf olsa da şahane bir Show ekibi vardı. Yemek boyunca dans ettiler.
Şangay’da bir Uygur restoranında vardı böyle bir program çok keyifli oluyor gerçekten. Yemekten sonra hazır bulmuşuz Cheesecake Factory’i hemen bir paket servis yapıp düştük dönüş yoluna (oturmak isteseniz en az 20dk beklemeyi göze almalısınız gün içerisinde de çok kalabalık oluyordu) Oteldeki Teras Bar’da son gece şerefine bir kadeh bir şeyler içelim dedik bu seferde Zülce engeline takıldık. Çocuklu aile kabul etmiyorlarmış. Bu eşsiz manzaradan en azından birimiz faydalansın dedik biz Zülce ile aşağı indik eşim bir kadeh eşliğinde manzaranın tadını çıkardı.
4.GÜN Dubai’de son günümüzdü. Sabah toparlanıp otelden ayrıldık. Valizimizi lobiye bırakıp bir de gündüz gözü Burj Khalifa’nın heybetini görmek ve de kahvaltı etmek için yine Dubai Mall’a gittik.
Kahvaltı faslından sonra işimizi bitirip Dubai denildiğinde akla gelenler arasındaki meşhur Palm Island’a gittik. ( Parası bol Dubaililerin denizi doldurarak yaptıkları ada) Palm Island’a elini kolunu sallayarak gidebileceğin yer Atlantis Otel, metro ile ulaşım var. Otelin içinde Su parkı var ama gitmek pek akıl karı değil parayla rezil olmak deyiminin karşılığı resmen. Yaklaşık kişi başı 250 TL parka giriş ayrıca park içerisinde bölümlere ayrılıyordu. Yunuslarla yüzmek ekstra 250TL Scuba, Vs hep ekstra olarak fiyatlanarak katlanıyor ve insanlar üst üste bu rezillikten keyif alıyordu.
Otelin halka açık bölümünde biraz takılıp bir kahve içmeye oturduk eşimin telefonu ufak bir darbe alıp ekranı tuzla buz oldu. Hemen Emirates Mall’da ki Apple Store gittik zaten programımız da bitmişti. Apple storeda bize yardımcı olabilecek danışman için randevuyu 5 saat sonrasına veriyorlardı uçağımızın olduğunu söylesek de yardımcı olmadılar. Bayram günü olduğu için etkinlikler doluydu etraf. Zülce ile ben son turları atarken Latif bir köşede Arap kahvesi tadıyordu. Yemek olayını da EAT GREEK isimli Yunan Restoranında hallettik. Çok lezizdi. Yemekten sonra otele dönüp valizimizi alıp havalimanına gittik.
Duty Free için rahat zamanımız olsun istedik. Alışverişlerimizi yapıp uçağa geçtik her şey keyifli geçmişti sorunsuz bir tatil daha derken uçak havalandıktan 1 saat sonra geri dönüş anonsu verdi. Motorun biri bozulmuş, o dönüşteki bir saat nasıl geçti bilemiyorum insanın neler neler geliyormuş aklına. Dubai bizi çok sevdi ayrılmak istemedi de diyebiliriz. Bu sene leyleği havada gördük seyahatler bol yenisine sabırsızlık had safhada kalın sağlıcakla....

1 yorum: