Bir Yeni yıl Macerası!!
Her geçen yıl, acıları, tatlılılıkları ile bizlere birçok
şey katıyor. 2013 yılı bizim adımıza çok yorulduğumuz, çok şey öğrendiğimiz,
çok şey feda ettiğimiz uzun yıllar da hafızalarımızdan silemeyeceğimiz bir yıl
oldu. Bambaşka bir ülkede, bambaşka bir kültürde hem iş hayatını hem de günlük
hayatı anlamaya çalışmak sanıldığı kadar kolay olmadı. Üstelik Çin gibi
yıllarca dışarıya kapalı kalmış bir ülkede uyum sağlamak biraz zaman alsa da
bir süre sonra taşları yerine oturtup kendi dünyamızı kurduk. En çok
zorlandığımız noktalar sosyal hayatın yaşadığımız bölgelerde sıfır oluşu oldu.
Öğrencilik yıllarımızdan beri sinema, tiyatro, sergiler, paneller, festivaller,
vb. birçok aktiviteyi kovaladığımız, onca zamandan sonra; tiyatronun sadece
büyük şehirlerde, sinemanın ise tüm filmlerin Çin yapımı ya da Çince dublajlı olup,
dünyanın çok gerisinden takip ettiği ve kimsenin bundan rahatsız olmadığı bir
toplumda yaşamak, her defasında ‘’bu nasıl iştir?’’ dedirttiyse de gerçekleri
kabul edip yine her küçük fırsatta yollara düştük. Tempolu geçen bir yılın
sonunda kendimize yeni yıl hediyesi olarak bir seyâhat armağan ettik. Bu sefer rotamızda
2 özel idare bölgesi vardı: Hong Kong ve Macau.
Hong Kong yıllarca Büyük Britanya
Krallığı, Japonya ve Çin arasında elden ele dolaşmış ve son olarak 1997 yılında
Çin Halk Cumhuriyeti’ne Özel idari bölgesi olarak katılmıştır. Macau ise
1800’lü yıllardan sonra Portekiz sömürgesi olmuş 1999 yılında oda Çin Halk
Cumhuriyeti’ne Özel idari bölgesi olarak katılmıştır. Bu iki bölgede Çin
vatandaşlarından özel izin istemesine rağmen Türk Vatandaşlarından vize
istememektedir. Hong Kong ve Macau arası
Feribotla 1 saattir. Bütün araştırmaların sonunda programı hazırladık ve
yollara düştük. Bu arada ben feci halde grip olarak yola çıktım. Halsizlik
olmadığı için sorun teşkil edip gezmeye engel olmadı.
31.Aralık 2013- HONG KONG
Biletlerimiz Hangzhou Uluslararası Havalimanı’ndan
direk Hong Kong’a idi. Yeni yıla havada girebilme ihtimalimize rağmen bu yıla
Çin’de girmemek adına yola çıktık. İşlerimizin bu kadar yolunda gideceği
aklımıza gelecek son şeydi. Hong Kong’la ilgili okuduğum bütün yazılarda
inanılmaz kuyruklar, kalabalık ve saatler süren bekleyişlerden bahsediyordu.
Fakat havalimanına adımımızı atar atmaz şans bizden yana döndü. Havalimanının
28.500.000. müşterisi olmuşum. Bir kutlama ekibi elinde kamerası, fotoğraf
makinesi olan bir grup bizi alıp kenara çekti 5 dk. Bir çekimin ardından
sembolik hediyemi de alıp ekiple beraber pasaport bölümünden uçak hızı ile
geçtik. Seyahatimizin sponsoru eşim bu duruma pek bir içerlese de 28.500.000
yolcu bendim ve hediye(hoş bir kupa bardak) benim hakkımdı.Bu
arada Hong Kong hava yolları THY’yi aratmayacak bir konforda ve güvende seyahat
etmemizi sağladı.
Yola
çıkarken zaman kaybetmemek için el bagajı olacak şekilde ayarladık
çantalarımızı. Bu da uçaktan iner inmez jet hızı kazanmanız konusunda büyük
adımdı. Hong Kong’a indiğimizde 15 dk. gibi komik bir zaman diliminde bütün
işlerimiz bitmişti ve hemen çıkışta gelen turistleri doğru yönlendirmek için
bekleyen rehberin yanına gittik. Rehber bize hangi bölgelere hangi saatte
gidersek kalabalığa maruz kalmayacağımız konusunda detaylıca bilgi verdi.
Otelimizi yine Agoda.com’dan ayarladık. 31 Aralık ve 1 Ocak günü Hong Kong
Adasında yer alan Ramada Hotel’de kaldık. Hava limanı Lantau Adasında ve Hong
Kong Adasına kadar tren var.
Tren
23 dk.’da Hong Kong Adasında oluyor ve sadece Tsin Yi, Kowloon ve Hong Kong
bölgelerinde duruyor. Havalimanı personeli yardımcı olabilmek için ellerinden
geleni yapıyor. Hong Kong’da birçok yerde kullanılan Octopus karttan almak
istedik fakat görevli eğer havalimanından kartı alırsak tren ücretinin
100HKD(Hong Kong Doları)(25TL)olduğunu sadece tren biletinin ise kişi başı
80HKD(20TL) olduğunu bileti oradan, Octopus kartı da şehirde istediğimiz her
yerden alabileceğimizi söyledi. Biz de tavsiyeyi dinleyip sadece biletleri alıp
hemen trenlere yöneldik. Son derece lüks
trenler adalar arası su altından kalan bölgelerde de yüzeyden geçti.(Gidişimiz akşam vakti olduğu için fotolar dönüşten)
Hong
Kong istasyonunda birçok otelin ücretsiz servislerinin olduğu durağa gidip
Ramada Hotel’in servisi ile otele geçtik. Ramada Hotel konumu açısından çok iyi
idi. Eşyalarımızı odaya bırakıp daha önce Hong Kong Seyahati e-kitap sitesinden indirdiğim ‘’Yürüyerek Hong Kong’’
haritası ile sokaklara attık kendimizi. Harita tam bizim otel için özel
olarak hazırlanmış gibiydi aktarların olduğu sokaklardan geçtik, antikacılarla dolu Hollywood caddesine
çıktık.
Daha
önceki Çin seyâhatlerimizde sarayların dört duvardan ibaret oluğunu ve içinde
hiç eser kalmadığını görmüştük. Hollywood caddesinde yürürken fark ettik
saraylardaki bütün eserler bu caddede ki dükkânlardaymış meğersem.
Hollywood caddesinin ortasında Man Mo
Tapınağı da var biz akşam orda olduğumuz için tapınağa giremedik. Gökdelenlerin
arasında kalmış bu tapınağın en önemli özelliği Taoizmi savunmaları olduğunu
araştırmalarım sırasında okumuştum.
Tapınağın
etkisinden midir yoksa insanlara o mistik havayı yakalatmaya çalışmalarından
bilmiyorum ilk defa dükkânların önünde küçük tütsü sunakları gördüm. Hemen hemen her dükkânın önündeki sunaklarda
yanmaya devam eden ya da sönmüş tütsülerin kokusu bütün caddeyi sarmıştı.
Antikacıların
vitrinlerinde fotoğraf çekmek yasak yazılıydı. Sanırım ya ürünlerinin taklit
edilmesinden korkuyorlardı ya da resim çekeceğine gel al diye bir tepkiydi. Hollywood
caddesinden devam edip dünyanın en uzun yürüyen merdiveni olarak kaynaklara
geçen Mid-Levels Escalator’a gittik.
Arka
arkaya sıralanmış bir sürü yürüyen merdiven insanları Hong Kong adasının kalbinde
gezdiriyordu. Hong Kong’ta hemen hemen bütün sokaklar dik yokuşlardan ibaret
hükümet çalışmış ve halkına çok güzel bir armağan vermiş bence. Merdivenin
başından sonuna kadar gitmek 20 dk. sürüyormuş. Biz denemedik açıkçası
merdivenin en can alıcı kısımlarını kullanıp kendimizi eğlence dolu sokaklara
attık. Bu arada merdivende gördüğüm bir reklam çağrısını da paylaşmadan
edemeyeceğim.
31
Aralık gecesi rezervasyon yaptırmadığımız için yer bulmakta biraz zorlandık.
Fakat tam o sırada komşumuz bize yardım etti ve Soho bölgesinde en işlek yerde
olan Santorini Greek Restaurant barında bize iki kişilik yer ayarladı.
Hızlıca
menüde göz gezdirirken menüden o kadar tanıdık tatlarla karşılaşmak hem
kızdırıyor hem sevindiriyor kısaca insanı karma karışık yapıyor. Ben tavuk,
eşim et yemeği tercih etti yanına özel Yunan salatalarından söyledik. İçecek
olarak da ev yapımı kırmızı şaraplarından bir şişe söyledik. Yemekler ve şarap
şahaneydi fakat salatalarını hiç beğenmedik. İki domatesi bir soğan biraz
kapari ve 3 zeytinden oluşan bu özel salatalarının en can alıcı yeri kuşkusuz
ki peynirleri idi.
Yemekten
sonra hızımızı alamadık ve üzerine bir de midye ve menşei Yunanistan olduğunu
söyledikleri bir bira istedik. Çin’de yediğimiz onca berbat midyeden sonra bir
şölen edası ile hepsini mideye indirdik.
Santorini’nin
sahibi çok tatlı genç bir Yunan çift, restaurantta en dikkat çeken tipler de
biz olduğumuz için bir süre sonra kıyın kıyın yaklaşıp sizler nerelisiniz diye
sordu. Kızcağız da haklı Yunan dese bizi dinliyor Ç’ler Ş’ler havada uçuşuyor.
Komşudan geliyoruz diyince pek sevindi. Kendiside daha önce İstanbul’a gelmiş
ve 3 günde 5 kilo aldığını söyleyiverdi. Yemeklerimiz bittikten sonra hesabı
ödeyip ayrıldık yeni yılımız için birde güzel Ouzo(Uzo Yunan Rakısı) hediye
etti. 2 ana yemek, bir şişe ev yapımı şarap, salata,1 porsiyon Midye, 1 adet
Fix Bira için 1100HKD (275 TL) ödedik.
Yeni
yıl yaklaşmaya başladığında sokaklardaki kişi sayısı git gide arttı. Fakat
takdir edilecek bir durum varsa oda Hong Kong Polisi idi. Çok sıkı güvenlik
önlemi almışlardı ve bu halkı rahatsız edecek boyutta değildi. Her köşede
polisler gözlem yapıyor ara sıra güvenlik anonsu geçiyorlardı. Nüfusu artan
sokakları kapatıp diğer tarafa insanları yönlendirdiler ve böylece tek bir
kargaşa olmadan insanlar huzurla eğlendi. Yemekten sonra Soho’dan devam edip
Dünyaca Ünlü Hard Rock Cafe’nin de olduğu Lan Kwai Fong bölgesine geçtik.
Bilenler bilir Hard Rock Cafe dünyanın birçok ülkesinde şubeleri olan pek
popüler bir mekândır. Yakında İstanbul’a da bir şubeleri açılacak. Hard Rock Cafe’nin
Sokağı hem pek kalabalık hem de pek eğlenceliydi. Hintlisi, Almanı, Türkü,
Japonu, kısacası tüm dünya milleti bu sokaktaydı. Hard Rock’tan hemen gezinin
anlam ve önemini ifade eden bir magnet alıp iki de bira kapıp içerdeki yüksek
ses düzeyinden kaçıp sokağa çıktık.
Bu arada magnet için 130HKD(32,5TL) ödedik. Gece yarısına kadar orda kaldık. Sokakta dans eden insanlar mı dersiniz eğlenip sohbet edenler mi her çeşit mevcuttu. Saatler 12’yi göstermeye yaklaşınca Central Pier’e gidip havai fişekleri izledik. Polis burada da iş başındaydı insanları güvenle sahile ulaştırmak için var gücü ile çalıştı.
Havai
Fişek gösterisi beklediğimizden kısa sürdü çok fazla uzatmadan hemen bir
taksiye atlayıp otele döndük. Hong Kong’ta trafik soldan akıyor bu yüzden ilk
anlar biraz kafam karışsa da sonrasında hemen toparlayıp yoluma baktım. Taksiye
35HKD(8TL) ödedik.
Türkiye ile kıyasladığımız zaman taksiler burada bedava
kalıyor. Çok kısa otelden de bahsetmek istiyorum bilindiği üzere Ramada Hotel
uluslararası bir zincir. Gecelik 341TL ödedik fakat oda çok küçük olduğu gibi (
bu bir Hong Kong klasiği bunda şikâyet yok her yer küçük) yataklarda küçüktü.
Ve Hong Kong iklimi ılıman olduğu için sıcak klima sistemi Otelde yoktu. İlk
gece üşüyerek uyuduk ertesi gece içinde gayet pişkin ekstra yorganla bu işi
çözdüler. Burada sadece oda fiyatı bu
kahvaltı dâhil değildi.
01 Ocak 2014-HONG KONG
Sabah 8’de otelden çıkıp otelin servisi ile Hong Kong
metro istasyonuna gittik. Hong Kong metro istasyonu IFC Mall’un içinde o yüzden
kahvaltımızı McDonalds’ta yapıp metro ile Big Buddha Tian Tan’ın bulunduğu
Lantau Adasına gittik.
Hong Kong’da metro sistemi çok gelişmiş. Her yere metro
ile gitmeniz mümkün. Big Buddha’ya gitmek içinde bulunduğunuz istasyondan Tung Chung istasyonuna gitmeniz yeterli. Hong
Kong metro istasyonundan Tung chung istasyonuna bilet ücreti 1 kişi tek yön
26HKD( 6TL). İstasyon çıkışı ister dışarıda bekleyen tur otobüsleri ile
isterseniz de teleferikle Big Buddha heykelinin bulunduğu tepeye
gidebilirsiniz. Biz teleferikle gitmeyi tercih ettik.
.
Sabah saat 9.30da orda olduğumuz içinde teleferik kuyruğunda çok az insan
vardı. Bu zamana kadar yaptığım en uzun teleferik yolculuğu idi. Uludağ’a çıkarken
sallanan teleferikten sonra bu adeta konfor abidesi idi. Teleferik ücreti 3
sınıfa ayrılıyor; ekonomi, kristal kabin, özel kabin. Bütün kabinler aynı
ebatta tek fark kristal kabinin zemini cam bu sayede aşağıyı da çok rahat
görebiliyorsunuz. Özel kabin adı üstünde kişisel kiralamış oluyorsunuz.
Ekonomide diğer yolcularla paylaştığınız kabinler biz ekonomiyi tercih ettik
gidiş dönüş kişi başı 150HKD(37,5TL) kristal kabinler 240HKD falandı açıkçası
tek farkın tabanda olduğunu görünce o kadar paraya değmeyeceğini düşündük.
Tırmanış 10 dk. Sürdü.
Çıkışta
sizin fotoğraflarınızdan yapılmış anahtarlıklar, kar küreleri sizi bekliyor
olacak ama 3 parça uyduruk denebilecek kalitedeki ürünler için 100TL ödemek pek
akıl mantık işi değil diye düşünüyorum. Teleferik çıkışı küçük bir çarşının
ortasına düştük. Çarşının içi fast food
zincirleri, noddlecılar, kahveciler, hediyelik eşya satan dükkânlarla doluydu.
Buralardan hızlıca geçip hedefe yöneldik.
Karşımızdaki
heykel dünyanın en büyük oturan budası olma özelliğine sahip. Yanına
yaklaştıkça ihtişamı insanı büyülemiyor desem yalan olur. Uzunca bir merdiven
tırmandıktan sonra heykelin yanına yaklaşıp nedir ne değildir anlamaya çalıştık
ama etrafta herhangi bir tanıtıcı yazı maalesef yoktu.
Budaya
giden yolda Çin Zodiac takviminin generalleri kendilerine belirlenen saat
dilimlerinde Budaya refakat ediyorlardı.
Dönüşte sabah erkenden yola çıkarak ne kadar doğru bir karar verdiğimizi bizzat gözlerimizle gördük. Teleferik için bilet sırası almış başını öyle bir gitmişti ki ilk defa erken uyanmanın hazını iliklerime kadar hissettim.
Yeni
durak Hong Kong istasyonuna dönüp ordan Kowloon’a geçip Avenue of Stars
ziyareti yapmak ve Lion and Dragon Dance gösterisine yetişmek vardı. İstasyona
gidince IFC Mall’da yer alan Apple store bakmak istedik. Açıkçası fiyatlar
nedir diye merak ettik. Herkesler Çin’de her şey ucuz sanırken Apple fiyatları
en fazla 200-250TL fark ediyor. Mağaza
girdiğimizde öyle bir kalabalıkla karşılaştık ki nedir bu bedava mı
dağıtıyorlar demekten kendimizi alamadık. Biraz ürünleri incelemeye başlayınca
fiyatlarda 500TL gibi bir farkın olduğunu görünce insan kendini alışverişten
alı koyamıyor doğrusu.
Mağaza çalışanları sistemi çok iyi oturtmuş ürünü almak için öncelikle pide kuyruğuna benzeyen bir sıraya giriyor sonra ‘’Ne vereyim abime?’’ rahatlığı ile tablodan ürünü seçtirip yanına bir görevli vererek işlemlerini bitiren bir çalışan ordusu vardı. Aşağı katta ödeme yapılıyor yukarı katta çıkıp tekrar sıraya girmeniz gerekiyor burada da teknik elemanlar karınca gibi çalışıyordu.
Gümrük
vergisinin olmaması sayesinde insanlar domates salatalık alır gibi Apple
ürünleri almak için bu mağazada sıraya giriyor. Şaşkınlığımı uzun süre atamadım. Hiç abartmıyorum biz mağaza içerisinde iken
yaklaşık 100 telefon, 100 ipad, 100 macbook satılmıştır. Biz bile bir bakıp
çıkma planları ile girdiğimiz mağazadan elimizde ürünlerle çıktık. Koşar adım
Apple store’dan kaçıp Kowloon’a geçmek için istasyona indik. Kowloon istasyonu
direk bir mall’un içine çıkıyor ve buradan çıkmanız nerede ise imkânsız. Çalışanlardan
yardım istediğimizde de dışarı çıkamazsınız dediler. Çıkış yolları ararken MAC
mağazası ile burun buruna geldim ve her yerde aradığım bu güzel kozmetik
cennetinden 2’li far alıp 300HKD(75TL) tekrar bir çıkış aradık. Ve büyük bir
stresin ardından istasyona inip East Tsin sha sui istasyonuna geçtik bu kısa
mesafe yolculuk kişi başı 4,5 HKD(1TL). Yön tabelaları çok yetersizdi. Birini
kaçırdığınız takdirde koca koca alışveriş merkezlerinde kaybolabilirsiniz.
İstasyonla Avenue of Stars arası 2 dk. sürmedi. Hemen davul seslerine kulak
kabartıp Lions and Dragons Dance gösterisinden bir kuple izlemeye yetiştik.
Gençler
hünerlerini sergilemekte sıkı yarıştılar. Çıkışta bulvar fena sayılmayacak
derecede kalabalıktı.
Pek hoşlanmadık açıkçası birkaç foto çekmek izdırap
olunca dinlenmek için Starbucks’a attık kendimizi. Dünyadaki en güzel manzaralı
Starbucks’lardan birisi sanırım burasıdır.
Tatil
için çok doğru bir zaman seçtiğimizden bahsederken aslında ölümüne kalabalık
olmamasının sebeplerinden birinin yeni yılın
Çin’de sadece 1 gün ve hafta içi tatili olmasından olduğuna karar
verdik. Yaz zamanı insanlar hafta sonu için bile Çin’den buraya akın
ediyorlarmış. Bu yüzden size tavsiyem
seyâhat programınızı yaparken Çin tatil günlerini de hesaba katmanız olacaktır.
Tarih kış aylarını gösterse de hava 20li derecelerde seyretti. Starbucks’ta
yaklaşık 1saat oturup dinlendikten sonra dünyaca ünlü gece pazarlarını gezmek
için yola koyulduk. İlk olarak Ladies Market’e geçtik. Yine yukarda verdiğim
linkte bulacağınız e kitapçık sayesinde buraları elinizle koymuş gibi
bulabilirsiniz. Ladies Market tıpkı bizim sosyete pazarlarımız gibi gerekli
gereksiz bir milyon şeyi aynı anda bulabileceğiniz bir pazardı. Buranın sonu
sizi Temple Street Night Market’e bağlayacaktır.
Burası bazı kaynaklarda erkek pazarı olarak geçiyordu. Bunun sebebini de söyle
anladık pazarı tapınak sokağına bağlayan ara yolda çok fazla tezgâhta müstehcen
eşyaların bayanlar tarafından satıldığını gördük. Tapınak sokağına gelince ise
yine sosyete pazarı kaldığı yerden devam etti. Açıkçası son bir yıl içerisinde
bunlara benzer o kadar çok pazar gördüğümüz için bize pek de cazip gelmedi. Bu
arada ben daha doğrusu biz Kowloon bölgesini hiç beğenmedik. Çünkü burası kara
olarak da Çin’e bağlı olduğu için mi bilmiyorum bölgeye girer girmez Çin
esintileri etrafımızda dolaştı. Kalabalık sokaklar, kaba insanlar, tükürenler,
bağıranlar geğirenler… Oysa Hong Kong bölgesi adeta Küçük İngiltere’ydi. Şık hanımlar beyler, saygılı ve son derece
görgülü insanlar etrafınızdalar.
Pazardan dönüşte en yakın istasyon olan Yau Ma Tei istasyonundan
Hong Kong Adasında ki Centeral istasyonuna geçtik ve buradan yine Taksi ile
otelimize döndük. Taksi ücreti 35HKD(8TL). Gün içerisindeki yemekler Mcdonalds
-Burger King
Sabah 7.30 da otelden ayrıldık. Servis 8.15,te kalkıp
25 dk da Macau Ferry Terminal (feribot limanı) olacağını duyunca bizim için geç
olacağını düşünüp hemen bir taksi ile 10 dk gibi kısa bir sürede limana
ulaştık. Limanda Turba Jet firmasının feribotları kalkıyor. Liman
girişi yine bir alışveriş merkezi, bilet satış ofisi de 2.katında. Gayet erken
hareket ettiğimiz için önce Mc Donalds’ta kahvaltımızı yaptık ve hemen üst kata
çıkıp biletlerimizi aldık. Biletler 2 sınıfta satılıyordu. Ekonomi ve business açıkçası
burada da bir fark yoktu. Biz 09.00 feribotu ile Macau’ya gittik bilet
fiyatları kişi başı 159HKD(40TL) giderken sıkı bir kontrol yok 1 saatlik feribot
yolculuğundan sonra Macau’da direk pasaport kontrolden geçtik.
Yine erken
davrandığımız için bu işlemler saatler sürmedi. Liman çıkışı hemen bir taksiye
atlayıp otele gittik. Macau doğunun Las Vegas’ı olarak ün yapmış bir ülkedir.
Yıllarca Portekiz sömürgesi olarak yaşamış daha sonra Çin’e özerk bölge olarak
dâhil olmuştur. Las Vegas’ta yer alan birkaç
konsept kumarhane burada da yer almaktadır. Gündüz tarih kokan sokaklarda gezip
akşamları kumarhaneleri ziyaret edebilirsiniz. Niyetim kesinlikle kötüye teşvik
etmek değildir. Gezilip görülmesi gerektiği kanaatindeyim sadece.
Yine
Agoda.com’dan rezervasyon yapıp Royal Hotel’de kaldık. Otel 5 yıldız
klasmanında idi ve gerçekten hakkını verdi. Kahvaltı hariç Gecelik 238TL
ödedik. Otele gittiğimizde check-in işlemini saat 3’ten önce yapamayacağımızı
söylediler. Biz de lobide oturup elimizde ne var diye bir plan program yapmaya
başladık. Burada da otelin servisi çok iyi idi. Akşam 17.00’da Macau Tower’a ve
büyük otellere ücretsiz servislerinin olduğunu söylediler üstelik Macau Tower
biletlerini otelden alırsak kişi başı 135MD(33TL) yerine 110MD(27,5TL)
ödeyeceğimizi söylediler biz de biletleri otelden aldık. Eşyalarımızı lobiye
teslim edip düştük sokaklara. Daha önceden nerelere gideceğimiz planlı ve
programlı olduğu için otellerin bu bölgelere yakın olmasına dikkat ediyoruz.
Royal Hotel’de konumu itibari ile büyük kolaylık sağladı bize.
Önce
ara sokaklardan geçip Ruins of St.Paul kilise kalıntılarını görmeye gittik.
Tarihte ilk defa bir kilisede böyle tasvirler yapılmış. Kilise üzerinde Meryem Ana’dan
koyuna, Portekiz gemisinden, insan iskeletine kadar pek çok dünyevi sembol
canlılığını korumaktadır. Merdivenlerde biraz dinlenip insanları izlemeye
başladık.
Daha
sonra yine yolları takip ederek Senado meydanına gittik. Chrismast ardından
yeni yıl her yer ışıl ışıl ve süslü püslüydü. Macau’da yön tabelaları müthişti.
Gitmek istediğiniz yeri çok kolay bulmanıza inanılmaz yardımcı oluyorlar.
Senado’da öğle yemeği için Mcdonalds’a girdik bütün turistler burada idi.
Yoğunluk çok sistemli bir şekilde idare ediliyordu. Çalışanlar burada da tıpkı
Apple Store da ki gibi canla başla hizmet veriyorlardı.
Yemekten
sonra altın lotus heykelinin buluğu meydandaki turizm aktivite merkezinin
içinde bulunan Grand prix ve şarap müzesine gittik. Macau her yıl Formula-1
yarışlarına ev sahipliği yapıyor. Müzede ilk Formula -1 arabasından, hız
motorlarına 3 kapılı yarış arabalarına kadar envai çeşit araç sergileniyordu.
Grand
Prix müzesinden çıkıp hemen karşısındaki Wine(şarap) müzesine girdik. Şarap
müzesi de dünyanın dört bir yanında bu işi yapan emekçilerin yöresel
kıyafetlerini ve şaraplarını sergiliyorlardı. İçerde ayrıca şarap yapımında
kullanılan teknik alet edevatlar da gösterilmektedir. Müze çıkışında isteyenler
için 3 kadehi 15 Makao Doları(Pataka)6 farklı şarap tattırıyorlardı. Bizde
hepsinin tadına bakmak için 2 set söyledik. Bir tanesi çok lezizdi gördük ki o da
hatırı sayılır bir meblağdaydı. Müze çıkışı yorgunluk ayaklarda belirmeye
başlayınca akşama dinç olmak için otele döndük. Hem odamızı ayarladık hem de
biraz dinlendik. Macau yürüyerek gezilmesi en kolay yerdi. Her şey birbirine
çok yakındı. Akşam otelin saat 17.00deki servisi ile Macau Tower’a gittik.
Akşam üzeri
henüz gün batımı yeni başladığı için şehrin iki siluetini de görmüş olduk.
Macau Tower’ın en büyük özelliği kule etrafından halatlara bağlı bir şekilde
yürüyüş yapabilir(skywalk) ya da cesaretiniz varsa Bungjumping yapabilirsiniz.
Tabi fiyatlar Bangijumping için 2000MD( yaklaşık 500TL) civarlarındaydı. Sky
walk ta 600-700MD(150-200TL) arasında bir rakamdı. Önce olayları anlayıp dinlemek
için yapanları izledik. Fakat Skywalk yapanlar görevlinin resim çekme
çılgınlığı yüzünden yaklaşık yarım saat yaptıklarından hiçbir şey anlamadan
geçirdiler. Böyle bir eziyete ne katlanacak gücümüz ne de çelik gibi
sinirlerimiz vardı. O yüzden paramızla rezil olmadan vazgeçtik. Bu arada bu
fotoğraflar içinde yaklaşık 150-200TL ödemeniz gerekiyor fotoğraflar fiyata
dâhil değildi.
Macau
Tower’da dolaşıp cam zeminlerin üzerinde dolaştık. Bir sonra ki planımız ünlü
Venetian Hotel ve City of Dream Hotelleri ziyaret etmekti. Bu otellerin birebir
aynısı Las Vegas’ta da var olduğunu
okumuştum. Macau Tower’dan ücretsiz servisler bizi direk City of Dream Hotel’e
götürdü. İçeri girer girmez dev bir simülasyon akvaryum ve deniz kızları bizi
karşıladı.
İçeride dev bir Casino, Hard Rock Hotel, gösteri merkezi, dünyanın
en lüks markalarının olduğu bir alışveriş merkezi bizi bekliyordu. Karnımız
fena halde aç olduğu için önce Hard Rock Hotelin içinde bulunan Hard Rock
Cafe’ye gittik.
İçeri
girmeden magnet almak için satış mağazasına girdim. Burada da fiyatlar Hong
Kong ile aynı idi 130MD(32,5TL). Farklı olarak yanına bir de pek manidar zar
hediye ettiler.
İnsan açken midesinden önce gözü doysun istiyor sanırım. Hard Rock Beef Burger,
Sezar salata ve dev karışık bir spesiyal seçtik yanında birde makarna
söylemiştik ki son dakika yeter yahu deyip iptal ettik.
Macau’da
her milletten insan iş hayatında aktif çalışan olduklarını gözlemledim. Japon,
Avusturalyalı, Alman, Hintli, Nepalli, Filipinli… Dünyanın dört bir yerinden
insanlar çalışmak için buraya akın etmiş gibiydi. Yemek esnasında bir Hintli
bizimle ilgileniyor konuşurken eşimin daha önce Hindistan’a gittiğini duyunca
sanki ülkesinden birini görmüş gibi pek sevindi. Yemekten sonra City of
Dreams’in Casinosuna girdik. Girişler ücretsiz. Oynamak zorunda değilsiniz.
Güney Kore’de gördüğümüz Casino’nun buranın yanında ne kadarda küçük kaldığını
gördük. Kocaman bir market büyüklüğündeydi ve insanlar kafalarını kaldırmadan
masaların başında oyun oynuyorlardı. İnsana düşünmeden edemiyor orada saniyede
dönen paraların meblağlarını. İnanılmaz bir Uzakdoğulu müşteri potansiyeli
vardı. City of Dreams pek kafamızı sarmadı bizde çıkıp hemen karşısındaki
Venetian Hotel’e geçtik.Venetian’ın
girişinde bir akrobasi ekibi gösteri yapıyordu. Havada takla atan kızlar mı
dersiniz ateş dansı yapan erkekler mi… Kostümle etrafta dolaşan otel
çalışanları apayrıydı.
Otelin
en büyük özelliği adı gibi Venedik’i tasvir etmesiydi. 3. Katına kurulan yapay
nehir ve gökyüzü ile burada sandal sefası yapabilirsiniz. Yine Venetian’da da
dünyanın en pahalı markalarına ait mağazaların olduğu alışveriş merkezi ve dev
bir Casino vardı. Burada ki Casino da daha çok yabancı müşteri gördük oynanan
oyunlar daha evrenseldi. Masalara şöyle bir göz attığımızda 100 US Dolardan
açılış yapıldığını gördük. İçerde dolaşırken çarkıfelek benzeri bir oyun
gördüm. Hazır buralara kadar gelmişken bir şansımızı deneyelim dedik 25TL’lik
bir banknot verdim ve 5 el tahmin hakkı kazandım. 4 el hiçbir şey çıkmayınca
son elde en büyük iddiaya bastım ve 5’e 50 Katını kazandım. Kısa günün karı
diyerek hemen Casino’dan çıktık. Otele taksi ile döndük. Diğer adaya kadar
Taksi 76MD(19TL) tuttu.
3 Ocak 2014- HONG KONG
Sabah hiç zaman kaybetmeden otelden ayrıldık. 9
feribotu ile Hong Kong adasına dönmekti planımız. Limana zaman kaybetmemek için
taksi ile gittik. Otelle liman arası yaklaşık 30MD(7TL) tuttu. Limana girer
girmez uzunca bir bilet kuyruğu ile karşılaştık. Fakat nedir ne değildir diye kontrol
ederken bu bilet kuyruğunun direk Hong Kong havalimanına giden feribotlar
olduğunu anladık. Hemen hemen bomboş olan Hong Kong adası bilet satış ofisine
yöneldik. Biletler geliş ile aynı fiyattı. Kahvaltıyı yine Mcdonalds’ta yaptık.
Uzakdoğu’daki kahvaltı alışkanlığı pek bizim damak zevkimize uygun değil.
Buralarda kahvaltıda da yemek yendiği için Mcdonalds’ın kahvaltı menüsü bizim
için bulunmaz bir nimet oluyor. Yine 1 saate hiç sorun yaşamadan Hong Kong’a
geçtik. Bu arada Hong Kong’da ve Macau’da vize istememeleri bir yana
pasaportunuzda da sayfa harcamıyorlar kendi geliştirdikleri bir sistem ile size
ülkeye giriş çıkış belgesi olarak küçük bir kâğıt veriyorlar. Ülkeden ayrılana
kadar bunu saklamanız yeterli. Yeni otelimiz Ramada Hotel’in bir alt sokağında
olan Best Western Hotel. Burası da 4 yıldız klasmanındadır. Gecelik 106TL
ödedik. Ramada Hotel’in aksine çok daha konforlu ve bakımlı bir oteldi.
Eşyalarımızı odaya bıraktık. Birazda dinlendikten sonra otelin servisi ile Hong
Kong istasyonuna gittik.
Bugün
ki programımız Hong Kong Disneyland’i görmekti. Saat 12’de otelden ayrıldık
yaklaşık 40 dakikalık bir metro yolculuğundan sonra Disneyland’e ulaştık.
Disneyland’de Lantau adasında buraya gidebilmek için bulunduğunuz istasyondan
Turuncu hatta ki Sunny Bay istasyonuna gitmeniz gerekiyor. Bu istasyonda
Disneyland’e taşıyan başka bir metroya binip 10dk kadar bir yolculuk yaplıyor. Disneyland’a
aktarım yapan metro Disneyland ruhuna pek uygundu. Mickey Mouse’lu camlar,
içerisinde cam bölmelerde oyuncaklar vardı. Metro bileti kişi başı 26HKD(6TL).
Havalimanında bize yardımcı olan rehber tatil günlerinde gitmemiz konusunda
uyarmıştı bizi. Açıkçası neyle karşılaşacağımızı bilmeden gittik. Amerika’da
çalıştığımız eğlence parklarında yetişkinler için çok fazla seçenek vardı biz de
hem dünyaca ünlü bu parkı görmüş olmak hem de biraz eğlenmek için gitmeye karar
verdik. Bilet fiyatları kişi başı 450HKD(112,5TL). İçeride oyuncaklardan
kurulmuş bir şehir vardı.
Her
yerde Mickey’ler Mini’ler ve envai çeşit Disney karakterleri kostümlerle
gezmekteydi. Öğlen gittiğimiz için fena halde açtık. Önce yemek yedik kendi
fast food zincirlerinde daha sonra parkı gezmeye başladık. İçerideki atmosfer
çok güzeldi fakat büyüklere yönelik makinalar çok azdı. İçeride saat başı çeşitli
oyunlar gösteriler vardı. 2 makinaya bindik sırada beklerken yetişkinlerin
arasında kalan 2 çocuk gördüğümde ebeveynlerinin nasıl izin verdiğini bir türlü
anlamadım.
Akşama kadara parkta dolaştık gezdik ve Paris’e bir gün yolumuz düştüğünde
gitmeye gerek kalmadığına karar verip akşam 20’de başlayacak olan Symphpne of
Lights showu izlemek için Avenue of Stars’ın yolunu tuttuk. Henüz saat erken
olduğu için Starbucks’ın yanındaki Deepbar’da oturduk. Manzaraya karşı bir
şeyler içtik. Değinmeden edemeyeceğim bir diğer konuda Mojito’ların Türkiye’de limonata
olarak servis edildiğini fark ettiğim. Kullanılan malzeme oranları yurtdışında
o kadar farklı ki hemen yakalayabiliyorsunuz. 2 Mojito, 1 büyük bira
212HKD(53TL) ödedik.
Akşam
saat 20’de korkuluklarda yerimizi aldık ve gösteriyi izlemeye başladık. Gösteri
Hong Kong adasındaki 40’a yakın binanın katılımı ile gerçekleştiriliyormuş. O
yüzden Kowloon bölgesinden izleniyormuş. Avanue of Stars’da hoperlerden yapılan anonslarla gösteri
başladı. Müzik ile uyum içerisinde lazer şov yapılıyor, 15 dakikanın 10 dakikası pek eğlenceli
olmadan geçti ve son 5 dakikada biraz toparladı.
Hong Kong’a yolunuz düşer de her yerde karşılaştığınız bu
gösteri haberlerini izlemeden dönerseniz çok da bir şey kaybetmezsiniz benim
kanaatimce. Gösteriden sonra Hong Kong’da son akşamımız olduğu için Soho’ya
yeniden gitmeye karar verdik. Tsim Sha
Sui istasyonundan Central istasyonuna geçip oradan yürüyerek Soho’ya geçtik.
Nereye otursak diye düşünürken The Peak Cafe’yi tercih ettik akşam yemeği için
ben tavuklu eşim somonlu sezar salata ve yanına bira söyleyip son akşamı
kutladık. Salatalar ve 3 draf biraya 540HKD(110TL) ödedik. Soho’dan Otele taksi
35HKD(9TL)
Son gün olduğu ve yapacak sadece bir tek şeyimiz
olduğu için erkenden düşmedik yollara. 12de otelden ayrılış işlerimizi yapıp
valizlerimizi lobiye teslim ettik. Programımızda Hong Kong Adasını tepeden
görmek için Victoria Peak’e gitmek vardı. Peak’e tarihi tramvay ile çıkmaktı
planımız otelden taksi ile tramvay istasyonuna gittik 44KHD(11TL) hemen bilet
sırasına girdik. Sıra çok gibi görünse de inanılmaz hızlı ilerliyordu. Kişi
başı 75HKD(18TL) tramvay gidiş-dönüş ve gözetleme terasına giriş ücreti ödedik.
Tramvay
45dereceden daha dik bir açı ile yukarı tırmanıyordu. Biraz heyecanlı da oldu.
Peak Tower’ın içerisinde bir sürü hediyelik eşya satan dükkânlardı. Biz direk
terasa çıktık. Hong Kong’a gökdelen tarlasına şöyle bir tepeden baktık.
Gerçekten manzara büyülüyor insanı. Terasta kurulan dilek
köşesine ben de dileğimi astım. Dönüşte havalimanı tren biletini Hong Kong
istasyonundaki makinalardan almaya çalışırken bilet fiyatının 20HKD daha pahalı
olduğunu fark ettik. Danışmaya durumu sormaya gittiğimizde ise orda satılan
biletlerin ise 20HKD daha ucuz olduğunu fark ettik. Bizimle bilet almaya
çalışan yaşlı Japon çifti de uyarıp havalimanının yolunu tuttuk. Biraz masraflı
olsa da bu seyâhat gerçekten her kuruşuna değdi. Mutlu, sağlıklı, huzurlu, bol
gezmeli tozmalı çok yemeli ama kilo almamalı nice güzel yıllara….
fiyatları paylaşmanız çok güzel olmuş...fiyatlar çok içaçıcı olmasa da:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim!! fiyatlar bir seyâhatin en can alıcı yeri, Hong Kong'da yemek ve konaklama fiyatları yüksek genel olarak ama eminim daha ucuza mal edebilmenin imkanları vardır.
YanıtlaSilMalesef Hong Kong 'da daha ucuza mal etmek çok zor. 8 Yıldır Shenzhen de yaşıyorum. Hong Kong en iyi bildiğim yerlerden biri.
YanıtlaSilSüper bir yazı çıkartmışsınız teşekkürler. Sizin vize durumunuz farklı olabilir belki ama sürekli( haftada bir) Hong Kong - Macau, Macau - Hong Kong seyahati yapsak gümrüklerde sorun yaşar mıyız acaba? Yada 30gün Macau da kalıp 1-2 günlüğüne Hong Kong a geçip tekrar 30 gün için Macau ya dönebilirmiyiz? Bilginiz varsa sevinirim.
YanıtlaSilBen Teşekkür ederim!! aslında çok özel bir vize şeklimiz yok Hong Kong ve Macau sınırları içerisinde Türk Vatandaşları için geçerli kurallara tabiyiz. Şöyle bir bilgi verebilirim bizim Macau dönüşü 30 günlük Hong Kong vizemiz yenilenmişti. bahsettiğiniz uygulamada bir sorun olacağını (kişisel görüşüm olarak) sanmıyorum.
SilMerhaba Özge Hanım,
YanıtlaSilMail adresinizi öğrenebilir miyim?
Sevgiler,
Özlem Mete
ozlem@gezimanya.com
www.gezimanya.com
Yazınız çok güzel bizde 25 ocak 2015 itibaren hong kong,ve Tayland Phuket ve Singopura gideceğiz 12 gün inşallah tecrübelerinizden faydalanacağız muhakkak yapılması gereken şeyler neler bilgi verirseniz çok sevinirim. handan
YanıtlaSilTeşekkür ederim!! Umarım çok keyif alırsınız, Gezip görülecek yerler kişisel beklentiler değişebiliyor ama kısaca; Tayland da işler tur firmaları ile dönüyor günlük turlar, beğendiğiniz bir tanesine mutlaka katılın derim! ve Deniz ürünleri konusunda çok başarılılar! Hong Kong teknoloji alışverişi için bir cennet!! ihtiyacınız varsa eğer en iyi yer Hong Kong Apple ürünleri özellikle bayağ fark ediyor Türkiye ile! Zamanınız olursa günü birlikte olsa Macau'ya geçmenizi tavsiye ederim hazır buralara kadar gelmiş iken görmeden gitmeyin derim.. Singapur'a henüz gitmediğimiz için bir fikrim yok ..Keyifli tatiller!
SilBir şey daha sormak istiyorum.Özellikle Tayland da kredi kartı kullanmak güvenli mi? kullanılıyor mu?bizde Macau yu çok merak ediyoruz. İlginize teşekkür ederim
YanıtlaSilHandan
Biz kullanmadık ama otellerde mutlaka kullanılıyordur.Fakat günlük hayat konusunda kesin bir şey söylemem yanlış olur! Sokak satıcıları piyasaya çok hakim nakit akışı yoğunluktaydı sanki..
YanıtlaSil