3 Temmuz 2017 Pazartesi

HİNDİSTAN- Mount ABU


Memlekete gitme vakti yaklaştığında günler geçmez oluyor gurbette. Ne yapacağını nereye sığacağını bilemiyor insan işte yine böyle bir dönemde Ramazan Bayramı’nı (Bayramın ilk günü burada da tatil) fırsat bilip düştük yine yollara. Hedef Rajastan eyaletinde olan Mount Abu. Ahmedabad –Mount Abu arası 235 km. Yine çayımızı böreğimizi hazırlayıp atladık arabamıza ilk üç saat gayet keyifli sorunsuz geçti.
İş dağa tırmanma kısmına gelince biraz sarsıcı oldu, tıpkı Antalya yolu gibi virajlı, kıvrımlı yollarda döne döne çıktık dağa. Bu yolculukta Zülce yine diş çıkarıyordu ara ara ataklar yokluyordu. Onun dışında keyfi gayet yerindeydi gezme olsun yeter ki ona. Dağa giriş 100rupi.
Her yer palmiye, yemyeşil insanın içi açılıyor. Dağ başında palmiye göreceğimi hiç tahmin etmemiştim. Yollardaki manzara muazzam insanın baktıkça bakası geliyordu ama biz durmaya cesaret edemedik Hintli’nin sağı solu belli olmaz alamaz virajı Alim Allah Türkiye öncesi tadımız kaçmasın dedik. Yol boyu inekler, maymunlar her yerdelerdi.
Abu’ya girer girmez direk otele geçtik. Konakladığımız yer Hotel Hillock , ilk defa vejeteryan ve geleneksel bir otelde konakladık. Oteldeki portreler aksesuarlar çok hoşuma gitti. Latif’i bir saat dinlenmeye bırakıp biz Zülce ile direk otelin oyun parkına indik. Hava 29 derece falan olduğu için bize göre serindi ☺ bir saat kadar parkta oynayıp uyandırma servisi olarak odaya çıktık.
Navigasyondan bakınca Dominos falan var yazıyordu. Zaman kaybetmemek için arabaya atlayıp Dominos’u aramaya koyulduk ama işte Hindistan’da her zaman her şey istediğiniz gibi olmuyor açık görünen yollar kapalı olabiliyor adresler yanlış konumlanmış olabiliyor bir sürü şey. Arabayı park edip yürüyerek devam edelim dedik o sırada Zülce’nin diş atağı tuttu. Pusete koyamadık sürekli ağlıyordu o gerginlikle yerel pazarın içine daldık, süs eşyaları takılar toklar gırla ama her yer kara sinek, muson zamanı olduğu için onlarca yüzlerce karasinek bir arada dans ediyorlardı. Öyle ki bir bayanın karasinek süpürdüğünü bile gördü bu gözler. Dominosu bulamadıkça iyice gerildik gerisin geri otele döndük yemek için. Otelde sadece vejetaryen menü olduğu için çok da bir alternatifimiz yoktu.
Yemek yedikten sonra yine arabaya atlayıp Delwara Jain Tapınağına gittik. Jainizim’de, hiç bir canlıya acı vermemek prensibine çok önem verirler, öyle ki oturmadan oturacakları yeri süpürür hatta yürürken bile hiçbir canlıyı ezmemek için önlerini süpürerek yürürler. Kök sebzeleri tüketmez, toprak üstündekileri de koparmaz düşmesini beklerler. Ne yiyorlar derseniz bunu ben de çok merak ediyorum. Bir çalışanımızın kayınvalidesi Jain, ona sorduğumda gülerek ekmek falan demiş hatta bu durumdan biraz şikayet etmişti ☺
Tapınağa giriş ücretsiz yalnız telefon ve ayakkabı almıyorlar onları girişteki emanetçilere bırakmak gerekiyor. İçerisi şahaneydi insan akıl tutulması yaşıyor bu kadar emek bu kadar uğraş kaç yıl, kaç kişi bunlara yürek verdi. Nasıl bir gönül işidir bu insan inanamıyor. Benim telefon kanguruda olduğu için bir şey diyen olmadı. Kamera falan yasak uyarısı da yoktu. Sanırım içerideki sükûneti sağlamak içindi bu tedbir. İnternetten bir kaç fotoğraf daha buldum.
Tapınak çıkışında mini bir Pazar vardı. İncik boncuk, terlik, takı almak için magnet var mıdır diye şöyle bir göz atıp sonra Nakki gölünü gittik.
Burası dağın tepesinde minik bir göldü. Gölün ortasındaki adacıklardan birini tapınak gibi yapmışlardı tekneler etrafında tur atıyorlardı. Göl kenarı çok keyifliydi ama sezondan dolayı sinekler çok rahatsız ediciydi. Biraz yürütüp oradan otele döndük.
Tabi odaya çıkmadan önce doğru parka. Latif’in baş ağrısı gün boyu geçmedi aksi gibi yanımızda ağrı kesici yoktu. Allah’tan resepsiyonda varmış. Oksijen çarpmasından sık yaşanan bir durum sanırım hazırlıklı olduklarına göre. Sevgilimin akşam yemeğine inecek hali olmayınca yemeğe Zülce ile birlikte indik. Yemeklerin hepsi vejetaryen, Hint yemekleri iyi güzel lakin ne zaman iştahla yesem daha sonra mide yanmasından uyuyamıyorum. Kullanılan baharatlar yurtdışındaki restoranlardan kat kat daha fazla olduğu için bu sorunu yaşıyorum. Yine aynı sıkıntı olacak diye çok korktum çünkü Hint yemeği dışında bir alternatif de yoktu.
Otel iyi güzel ama inanılmaz gürültülüydü. Koridorlarda yetişkinler, çocuklar çığlık çığlığa gülüyor ağlıyor, odalarda buluşuyorlar ve inanılmaz gürültü oluyordu. Ertesi sabah erkenden uyanıp yine vejetaryen kahvaltımızı yaptık ama bu sefer istersek yumurta alabileceğimizi söylediklerinde pek mutlu olduk. Zaten şaşırtıcı bir şekilde en çok yumurta gördüğüm yer burası oldu. Her yer omletçi doluydu. Çok zaman kaybetmeden dönüş yoluna koyulduk, yol üzerinde uğramak istediğimiz iki yer daha vardı birisi sarnıç diğeri bir güneş tapınağıydı. Öyle bir yağmura yakalandık ki mecbur programı iptal edip eve döndük. Artık önümüzdeki aylarda oralara doğru bir rota çizeriz. Yeni yollarda görüşmek üzere sevgiler...
w

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder