26 Nisan 2017 Çarşamba

HİNDİSTAN- Delhi


Kendimi tarihi bir masalın ortasında hissettiğim en güzel şehirdi Delhi. Aradan aylar geçti ama her bir saniye aklıma kazınmış gibi.. ne güzeldi, ne keyifli, ne kadar mistikti. Kelimelerle anlatmak zor olacak mutlaka görmeli tecrübe etmeli insanoğlu. Geçen Ekim ayında gittik Delhi’ye ama bir türlü oturup yazmak kısmet olmadı, arka arkaya geldi seyahatlerimiz, belki de benim iyice sindirmem gerekliydi iki kelam edebilmek için..Hindistan’ın başkenti ışıldayan yüzü.
Sokaklar yeşil, Hindistan şartlarına göre düzenliydi, tıpkı diğer ülkelerin başkentleri gibi. En güzel caddelerinden birine Mustafa Kemal Atatürk adını vermeleri ise daha çok ısındırıyor insanı kendine. Toplam 4 gece 5 gün olan seyahatimizin bir gecesini AGRA’da geçirdik onu başka bir yazıda anlatacağım.
Delhi’ye Ahmedabad’dan gittik saat sabahın 9’unda havalimanındaydık. Valizleri alıp ön ödemeli taksilerden ayarlayıp otelin yolunu tuttuk. Hindistan’da havalimanlarından, Prepaid Taxi bankolarından gideceğiniz oteli söyleyip, klimalı yada klimasız araç talep edip ödemeyi yapıp taksi fişi alıyorsunuz ve bu fişle çıkışta bekleyen taksinizi bulup pazarlık yapıp dert anlatmak zorunda kalmadan yolunuza bakıyorsunuz. Zülce henüz uyanma saati gelmediği için yol boyu uyudu.
Otelimiz Hyatt Regency Hotel’di. Konaklama konusu, en başından beri önem verdiğimiz bir adımdı seyahatlerimizde. Konfor bütün günün yorgunluğunu atmak için en çok ihtiyaç duyduğumuz şey olmuştur. Zülce hayatımıza dahil olduktan sonra daha da titiz davranıyoruz. Bu vesile ile Hyatt oteller zinciri Hindistan’da favori mekanlarımız oldu. Ahmedabad’da restoran ve kafelerini sıkça kullanıyoruz.
Odaya yerleşip dışarı çıkma vakti geldiği zaman artık acıkmıştık, dışarı çıkmadan bir şeyler yiyelim yollarda ilk etapta ne yiyelim derdine düşmeyelim istedik. Bir çay seti bizi akşama kadar tuttu. Nerelere gideceğimizin kararını verip Uber çağırdık.
Hindistan’da Uber kullanmak hem çok iyi hem çok zor. Trafikte nerde olduğunuzu anlatmak sorun olabiliyor. İyi tarafı ise bütün ulaşım araçları içerisinde en ucuz olması. İlk durağımız meşhur RED FORT kalesiydi.
Babüriler tarafından yapılmış kaleye girer girmez çok güzel bir yerel Pazar karşılıyor misafirleri. 500INR kişi başı bilet ücreti biz bir de otomatik rehber aldık. Kalenin içi yemyeşil bahçelerle ve teraslarla dolu. Zamanında musonları izlemek için yapılan bu teraslar pek romantikti doğrusu aşk bu topraklarda yaradılıştan beri varmış anlaşılan.
Kalenin bir bölgesinde rehber, kalenin yapımında çalışan Hindu işçilerin dinlerine bağlılığını simgelemek için işlemelerin arasına gizli gizli Lotus(Nilüfer) çiçekleri işlediklerinden bahsetti. Lotus, Hinduizm ve Budizm için kutsal çiçeklerdendir. Yoktan var oluşun simgesidir. Kalenin içinde Mümtaz Mahal için yaptırılmış bir anıt mezar var ama asıl mezar dünyanın yeni yedinci harikası olan Taç Mahal’dedir.
Çıkışta bahsettiğim pazara girdik orda bulunan mağazaların birinden el boyaması bir kart aldık.
Red Fort’tan sonra Jama Mescid’e gitmek için kapıdaki kaosa doğru yürüdük. Motorlu ve bisikletli rikşalar ve taksilerle kapının önü ana-baba günüydü. Bisikletli bir rikşa ile 300INR’ye anlaştık. Yaşlıca görünen bir Hintliydi ama bizim puseti sırtlayıp bizi arkasına attığı gibi yola koyulduk. Ama bizim şiddetli tavsiyemiz dişi sıkıp yürüyerek gitmek çünkü trafik insanı gerçekten çileden çıkarıyor.
Yine Maclaren puset kolaylığı damgasını vurdu güne Jama Mescid bebek arabası için hiç müsait değildi Latif katlayıp sırtına çanta gibi aldı Zülce’de kangurudaydı zaten mis gibi gezdik. Jama Mescid girişi ayakkabılar çıkıyor böyle durumlar için çantada plasik bir poşet bulundurmak yada kapıdaki görevlilere üç beş kuruş verip onlara emanet edebiliyorsunuz. Biz bizim rikşacının gösterdiği elemana bıraktık. Bir de uzun kollu bir şeyler giymeniz isteniyor onu da girişte verdiler. Hijyen takıntısı alanlar mutlaka çantada bir uzun gömlek, tapınaklar için etek yapmalık bir şal(bazı Hindu tapınakları şortla kabul etmiyor) ayakkabılar için poşet(galoş kabul edilmeyebiliyor). Jama mescid de Şah Cihan tarafından yaptırılan eserlerden, muazzam bir yapıttı. Jama, Cuma anlamına geliyor Cuma Mescidi
Hindistan’daki camilerde avluda bir abdest havuzu oluyor, insanlar orda abdest alıyorlar. Jama Mescid’in ortasında da hijyenden uzak böyle bir havuz vardı.
Jama Mescid’in dolaylarında bir de Sikh tapınağı vardı Guruwara Sisganj Sahib, yola çıkmadan gideceğimiz bu iki nokta üzerine anlaşma yapmıştık şoförle. Sikhler dış görünüş olarak kendilerini hemen belli ederler. Erkeklerin kafalarında kocaman bir sarık üzerlerinde bellerine asılı bir hançer taşırlar. Günümüzde hançer görmek pek mümkün değil ama bazıları Zülfikar gibi hançer kolye takıyor ve sarıkları da halen var. Bu din 15.yy Türk akınlarına karşı bir direniş olarak doğmuştur. Dış görünüşlerinin amacı akıncıları korkutmaktır. Sikhler: iyi, dürüst, güvenilir insan oluşları ile ülkede gönülleri feth etmiş durumda. Hinduizm ve İslamiyetin bir karışımı olan bu dinde temel: doğru olmak, yalan söylememek üzerine ve bu dinin müritleri inançlarına sıkı sıkıya bağlı oldukları için ortaya çok güzel bir topluluk çıkmış. Önemli olan sen ne kadar doğrusun bir yerde ona bakmak lazım aslında. Delhi’de gördüğüm Sikh tapınakları ve yolda sokakta gördüğüm Sikhler hep tiril tiril, bakımlı, tertemizlerdi. En çok etkilendiğim yanları ise tapınaklarındaki düzen ve iş birliği oldu. Tapınak girişlerinde kadın erkek fark etmeden bir bandana takılması gerekiyor. İçeriyi gezip bisikletimize geri döndük oda bizi başladığımız notaya geri götürdü.
Programımızın kalan kısmında Delhi’deki Türk lokantasına gitmek ardından da Hard Rock Cafe’ye gitmek vardı. Bisikletli rikşacı ile anlaşmamız olan 300INR yı verdik üstüne de 100INR bahşiş vermemize rağmen adam peşimizi bırakmadı. Daha çok bahşiş almak için resmen yakamıza yapıştı. Türk restoranı için elimizde olan adres meğer eskiymiş trafik tıkanınca yakın bir noktada inip yürüdük googledaki adres, öyle abuk sabuk saçma bir yere çıktık ki telefonların sarjı bitti bitecekti karşımıza ilk çıkan KFC’ye çıkıp kafamızı toparlayalım dedik.
Saat ilerledikçe trafik iyice sıkıştığı için taksi bulmakta büyük sıkıntı oldu. Yine bu durumu Uber sayesinde atlattık. Hard Rock Cafe, Cıty Walk diye kocaman bir alışveriş merkezinin içerisindeydi. Akşamı huzurla Hard Rock’ta geçirip otele döndük.
2.GÜN Sabah erken kalkıp kahvaltıya indik. Biz Asya kahvaltılarına alışık olduğumuzdan ötürü sıkıntı yaşamıyor, illaki yiyecek bir şeyler buluyoruz hiç mi bulamadık bir noodle patlatıveriyoruz akşama kadar bizi tutuyor. Zülce içinse bir muz yetiyor.
Bu sefer bütün gün bizimle olması için taksi ile anlaşmaya karar verdik. İlk gün Delhi trafiğinde araç bulmak çok dert olmuştu. Otelin çağırdığı taksiye rotamızı gösterdik plan ve pazarlıklar sonucu 3000INR ye anlaştık. Ödeme gün sonu yapıldığı için dolandırılma riski kalkmış oluyor.
İlk önce şehrin biraz dışında olan Qutup Minar’ı ziyaret ettik. Giriş 500INR. En çok etkilendiğim yerlerden birisiydi. Eserlerde Selçuklu Mimarisi çokça olduğu içindi belki, bilmiyorum sanki bizim topraklarda geziyormuşum gibi hissettim. Burası İslamiyet’in Hindistan’daki ilk zafer simgesi olarak görülüyor. Gazneliler, zamanında Selçuklulara yenilip bölünmüşler, bu bölünmeden sağ tarafta Gurlu Devleti oluşuyor bu Gurlular Hindistan’a sefere çıkıp Delhi’yi fethettiklerinde ilk eserlerini buraya inşa ediyorlar, bunun sebebi burada daha önceden Lord Vishnu adına 7.yy dolaylarında dikilmiş paslanmayan bir direk var. Ve bu direğe ithafen 11.yy’da dönemin bilim ve sanatın merkezi olan Selçuklu Devleti sanatkarları ve mimarlarını alıp bir Minare yapmışlardır. Bu sebeptendir işte Kutup Minar’daki motiflerin bize yakınlığı. Teknoloji ve bilim günden güne gelişiyor mu yoksa aslında var olan tekrarlanıyor mu bilmiyorum ama tarihin derinliklerinde inanılmaz bir teknoloji varmış gezdikçe görüyorum.
Qutup Minar’dan sonra yeni durağımız Lotus ve ISKON tapınağı idi. Lotus’a gittiğimizde gördüğümüz manzara karşısında şaştık kaldık, kuyruk tıpkı bir zamanlar Pekin’de Çin Seddi’ne çıkmak için gittiğimiz otobüs durağı gibiydi. Metrelerce değil kilometrelerceydi. Hiç üzerine konuşup yorum yapmadan aracımıza geri döndük. Biz kalabalık ziyaretlerin limitini, Çin’de doldurduk bizim için çok fazla artık o yüzden şöyle bir uzaktan el sallaşıp vedalaştık. Şoförümüz ISKON tapınağının da aynı şekilde kalabalık olduğunu söyleyince ordan da vazgeçtik.
Siwaminarayan Akshardham tapınağına gittik. Hindistan’da gördüğüm en güzel tapınak, muazzam bir işçilik inanılmaz bir büyüleyicilik vardı gerçekten. Bu tapınağa çanta ve elektronik eşya sokmak yasak. Giriş ücretsiz ama içeride 3D gösterim var, efsanenin anlatıldığı bölüm. Buraya girmek kişi başı 170INR Siwaminarayan kimdir? Nasıl kutsal bir kişi olmuştur, bunun hikayesi anlatılıyor hatta sonunda yarım saatlik kısa bir film gösterimi var bütün gördüğümüz hikaye ile ilgili. Swaminarayan daha doğduğu zamandan itibaren bazı mucizeleri ortaya çıkıyor çok erken konuşuyor, yürüyor, inanıyor. Cain (koyu vejeteryan diyebiliriz bazı bitkileri de yemiyorlar) bir topluluk. Bütün canlıların hayvanlar, insanlar hatta bitkilerin yaşama hakkı olduğunu savunuyorlar. Mucizelerden birisi daha çocuk yaşta nehrin kenarında dua ederken bir balıkçı ile karşılaşıyor balıkçının tuttuğu balıkları görüp ona sesleniyor ‘balıkçı balıkçı! Sen yaşama hakkı olan bu canlıları öldürüyorsun’ diyor. Balıkçıda ona ‘ne yapabilirim karnımı doyurmam lazım’ diyor. O sırada gök gürleyip fırtına çıkıyor ve bütün balıklar sepetten kayboluyor. Bu çok küçük bir hikaye idi Swaminarayan ile ilgili bu ve buna benzer bir dolu mucize bu gösterimlerde anlatılıyor. 11 yaşında evden ayrılıp kıyıları takıp ederek mucizeler yaşattığı hikayeleri. Hoş bir deneyimdi. Pazartesileri hariç her gün 9.30-18.30 arası açık bu tapınak. İçerde hatıra kalması için fotoğrafınız çekiliyor. Ben bazı fotoları internet sitelerinden aldım. Biz eşyalarımızı arabaya bırakmıştık, arabası olmayanlar için kilitli dolaplar var.
Son durağımız kapanmadan Babür’ün oğlu Hümayun’un Türbesi’ni ziyaret etmekti. Giriş 500INR. Hümayun, yeryüzünde bir evladın, babasına olan hayranlığının, sevgisinin, saygısının en güzel sembolü bizce. Asla babasına isyan etmemiş, her zaman ona sadık kalmış başarılı bir evlat. Tam kapanış saatine yakın orda olduğumuz için çok hızlı gezmek zorunda kaldık. Türbenin en önemli özelliği Hindistan’da yapılan ilk bahçeli Türbe olma özelliğine sahip olmasıymış.
Akşam yemek için Alaturka Restoran’ın yeni adresini bulduk. Hard Rock Cafe’nin bulunduğu alışveriş merkezindeymiş meğer. Neyse gittik tabi Şangay’da gördüklerimiz hatta diğer ülkelerde gördüğümüz Türk Restoranları içinde en vasatıydı diyebilirim. Çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bildiğimiz Subway Restoranlardan hallice bir büfeyi andırıyordu. Bir, sıfırdan iyidir diyerek yedik bir şeyler ama bütün hevesim, özellikle benim kursağımda kaldı. O yüzden beklentinizi düşük tutun demekten başka söz yok neticede Hindistan’daki tek Türk restoranı başka alternatif yok. Yemek sonrası biraz dolaştık mağazalarda daha sonra şoförle anlaştığımız saate ve yerde buluşup otele döndük. Evet taksi şoförler birlikte bütün gün bizimle gezdi anlaştığımız ücret dışında hiçbir şey talep etmedi.
SON GÜN Sonraki gün Agra’ya gitmek için erkenden otelden ayrıldık ve dönüşte başka bir otelde kaldık. The Lalit Hotel, Agra’dan geç döndüğümüz için yemek işini otelde hallettik ama hem çok memnun kalmadık hem gereğinden çok çok fazla para ödedik. Otel temizlik ve konfor açışından tam puan aldı. Ertesi sabah erkenden kalkmadık ama kahvaltıya yetiştik. Artık görecek 4 lokasyonumuz kalmıştı ve dönüş otele değil havalimanına olacaktı.
Otelin önünde bir taksi ile anlaştık. İstediğimiz yerleri gezip havalimanına gitmek için 1500INR ye anlaştık. İlk önce yine bir Sikh tapınağı olan Gurudwara Bangla Sahib’di. Burası diğerine göre çok daha güzeldi. Tapınağın içinde kocaman bir havuz vardı. Bu havuzu kutsal görüyorlardı. Kutsal olan her suda balıkların olması hayat veren su manasına mı gelir acaba yoksa sadece bir tesadüf müdür? Bilemedim.. Havuz kenarında bolca yıkanan insan görebilirsiniz.
Tapınaktan sonra meşhur India Gate’e gittik. Kocaman bir meydanın ortasında devasa bir yapıttı. Üzerinde askerlerin isimleri vardı. Mumbai’dekinin aksine gerçekten saygı gördüğü, nöbet tutan askerler olmasından da açıkça belli oluyor. Çoluğu çocuğu kapan gelmişti etraf bol yeşil olunca herkesler keyfini çıkarıyordu. Zülce için yeşil alan pek güzel oluyor.
India Gate’de Zülce’yi bayağı sempatik buldular sanırım gelen giden fotoğraf çekildi. Kraliçenin halkla selamlaşması bitince Indıa Gate’den ayrılıp Lodhi Garden’a gittik. Cennetin içinde terk edilmiş bir yer. Mezarlarda kimlerin yattığı daha önce kimler vardı kocaman bir sır tek bilinen Gazneliler dağıldıktan sonra ortaya çıkan Gurlulardan ayrılan Türk Delhi Sultanlığı’nın hanedanlardan bir tanesi Afgan kökenliydi, Lodhi Garden’daki bu eserlerdede onların izleri olduğuydu. Bahçe içerisinde bolbol flörtleşen koklaşan çift görmeniz kaçınılmaz.
Artık kültürel olarak gezip görmek istediğimiz yerler bitmişti biraz alışveriş yapmak için meşhur çarşı Dilli Haat’a gittik. Burası turistik bir Pazar, giriş Hintliler için 30 Turistler için 100INR. İçerde Hindistan ile ilgili ne ararsanız var bence çok başarılı adam gibi alışveriş yapılabilecek Hindistan’daki nadir pazarlardandı. Pazardan Kaşmir bir şal almıştım nerden bileyim kaşmiri sadece soğuk suda yıkamak gerektiğini 30 derecede yıkanan şal kocaman bir yün topağı olarak çıktı makinadan ☹ üzüntüm tarif edilemez. Onun harici bir kaç tanrı sembolü ve iğne ile muz ağacına, kök boya ile yapılmış bir Ganesh tablosu aldık. Daha bir sürü şey aldım ama onlar bana kalsın artık. Delhi Hindistan içinde heyecanla gezdiğim bir şehir oldu darısı sıradakilere olsun ☺

2 yorum:

  1. O zamanlar sadece sevgilim olan eşimle 10 sene önce 2,5 ay Hindistan'da sırt çantalarımızla seyahat etmiştik. Efsane seyahatlerimizden biridir. Fakat şimdi iki çocukluyuz (biri 3 yaşında biri 7 aylık) ve ben ikisi de 4 olmadan kesinlikle götürmeyi düşünmüyorum çünkü hem sağlık problemleri, hem özellikle Delhi gibi büyük şehirlerdeki hava kirliliği, hem hijyen bence çocuklara göre değil. Ama siz gayet güzel yapmışsınız, tabii iyi bir otelde konaklamanın getirdiği rahatlık var. Tebrik ederim. Yine de bence biraz aşılar vs bitene dek beklenmesi daha doğru gibi..

    YanıtlaSil
  2. Tesekkurederim ilginiz icin, 5 yildir Asya'da seyahat etmekle birlikte yasiyoruz :) daha once Cin'deydik simdi Hindistan'da, bunca yillik gozlemlerim sonucu bunun o kadar korkulacak bir seyahat olmadigini anlatmaya calistim aslinda.. Sokaklarda yemek yemez, ictiginiz suya, kaldiginiz otele dikket ederseniz bir saglik sorunu yasamaniz yok denecek kadar azdir! Hava kirlilligi konusunda ise ozaman yuzlerce ulkeye seyahat etmemek gerekiyor cunku artik bu dediginiz gibi kacinilmaz bir sorun..Gunler yasadigimiz hayatta cok hizli geciyor, yarin ne olacagini bilemiyoruz, beklemek yerine yola koyulmak felsefem, her goruse saygim sonsuz siz de bir annesiniz ve icgudulerinizi dinlemek en dogal davranisiniz ..sevgiler

    YanıtlaSil